Konya Milletvekili Altunyaldız, Göksu Taşeli Havzası Kalkınma Projesini değerlendirdi
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Ziya Altunyaldız, Göksu Taşeli Havzası Kalkınma Projesini değerlendirdi. Altunyaldız, “Proje çiftçilere sürdürülebilir tarımsal verim artışı sağladı" dedi.
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı, AK Parti Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız, Göksu Taşeli Havzası Kalkınma Projesi Toplantısı’na ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
21. yüzyılda insanlığı derinden etkileyen sınamaların devam ettiğini bunlardan birincisinin iklim değişikliği ve küresel ısınma, ikincisinin ise gıda krizi olduğunu belirten Altunyaldız, “Yeryüzü her 10 yılda bir 0,2 derece ısınıyor. Geride bıraktığımız her bir yıl dünyamız 1,5 trilyon tondan fazla buzul kaybediyor. Sadece 2021 yılında tek bir günde 3,5 milyon olimpik havuzu dolduracak kadar buzulu tek bir günde kaybettik. Sıcaklık verilerinin tutulmaya başladığı 1880 yılından bu yana yaşanan en sıcak 8 yıl son 8 yıl olarak kayıtlara geçti. Eğer bu gidişata dur diyemezsek iklim değişikliğinin küresel ekonomiye kümülatif etkisinin 23 trilyon doları bulacağına ilişkin çalışmalar mevcut. Yine eğer bu gidişata dur diyemezsek ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz iklim kuşağı yüzde 20 daha kurak bir yer haline gelecek. Türkiye’de ise yağışların İklim Krizi’ne bağlı olarak bu yüzyılın sonuna dek yüzde 40 ila yüzde 60 oranında azalması bekleniyor. Dünyanın karşı karşıya kaldığı diğer bir sınama ise temel insan gereksinimi olan beslenmeyi tehdit altına alan gıda krizi. Tarım sektörü, hepimizin sağlıklı bir hayat yaşayabilmesi için gereken zorunlu gıdayı temin eden bir sektör. Ve bu sektörün kriz anlarında dahi üretime devam etmesi, tarımdaki tedarik zincirinin bozulmadan sürmesi gerekiyor. Ukrayna-Rusya Savaşı’ndan hemen önce Birleşmiş Milletler’in yaptığı çalışmada dünya genelinde 3 milyar insanın düzenli ve sağlıklı besinden yoksun yaşamak zorunda olduğu ifade edilmişti. Dünyamız bu denli dramatik bir durumun içindeyken bir de halen devam eden savaşın etkileri insanlığı küresel çapta bir gıda kriziyle karşı karşıya bıraktı. Hatırlatmamda fayda var: savaşın tarafları olan Ukrayna ve Rusya küresel mısır ihracatının yüzde 15’ini, buğday ihracatının yüzde 30’unu, ayçiçeği ihracatının ise yüzde 75’ini gerçekleştiriyor. Dolayısıyla bu bölgede patlak veren bir savaşın gıda sektörüne etkileri de bir o kadar derinden oldu. Öyle ki, Uluslararası Tahıl Konseyi verilerine göre savaş öncesinde 280 değerlerinde olan küresel buğday fiyat endeksi, savaşla birlikte yüzde 40 artışla 400 değerine fırladı. Söz konusu dönemde mısır fiyatlarındaki artış da yüzde 35 düzeyine gerçekleşti. BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre savaşın etkisiyle beraber küresel gıda fiyatlarında sadece yılbaşına kıyasla yüzde 25’lik bir artış gözlemlendi.” dedi.
Altunyaldız, “Karşı karşıya kaldığımız sürdürülebilir gıda üretimi ve tedariki krizinin çözümü noktasında Sayın Cumhurbaşkanımızın özverisiyle hayata geçen Tahıl Koridoru Anlaşması, aslında halihazırda açlık ve yetersiz beslenmeyle mücadele eden dünyamızı yeni bir gıda krizinden korudu. Tahıl Koridoru Anlaşması ile tüm dünyada gıda tedariki noktasında yaşanabilecek büyük sorunların önüne geçildi. Çünkü bu anlaşma kapsamında taşınan ürünler, özellikle buğday dünyadaki pek çok ülkenin temel gıda maddesi. Ekmeğin, mısırın, ayçiçeğinin hayatımızdaki, üretimdeki yeri ve önemini düşündüğümüzde sağlıklı, yeterli ve sürdürülebilir beslenme için bu ürünlerin hareketliliğinin ne kadar önemli olduğunu hepimiz hayal edebiliyoruz. Geçtiğimiz günlerde uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s yükselen gübre fiyatlarının küresel gıda güvenliğini tehdit ettiğini belirtti. Eğer Tahıl Koridoru çabalarımız sonuçsuz kalsaydı üretim dönemlerinde ihtiyaç duyulan en önemli unsurlardan biri olan kimyasal gübrenin temini zora girecekti. Altını çizerek söylemem gerekir ki; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın himayelerinde sürdürülerek başarıya ulaşan Tahıl Koridoru süreci, tarafların bir araya gelmesi, küresel meselelere diyalog ile çözüm bulunması, iş birliği vizyonu ile birlikte akil diplomasinin son dönemlerdeki en parlak örneğidir.” diye konuştu.
Önümüzdeki dönem, enerjide, yeşil dönüşüm sürecinde ve sürdürülebilir gıda üretiminde köklü değişimin gerekliliğinin altının çizileceği bir dönem olacağını belirten Altunyaldız, şöyle devam etti:
“Tıpkı Peter Drucker’ın söylediği gibi; “Eğer yeni bir şey istiyorsanız eskiyi yapmayı hemen bırakmalısınız”. İnsanlığın karşı karşıya kaldığı iklim krizi sınaması köklü değişiklikleri, yeni hikayeleri gerektiriyor. Enerjide, gıda güvenliğinde, yeşil dönüşüm sürecinde. Bugün yaklaşık 40 milyar tona ulaşan küresel sera gazı salınımının yüzde 70’ten fazlasını oluşturan enerji alanında dünyanın köklü bir paradigma değişimine ihtiyacı var. Başta yenilenebilir enerji kaynakları olmak üzere günümüz teknolojisinin sunduğu imkanlardan faydalanan yeni enerji üretim teknolojileri, bu paradigma değişiminin en önemli ayaklarını oluşturuyor. İnsanlığın ve dünyanın hiç şüphesiz temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir gıdaya ihtiyacı var. Günlük sera gazı salınımının yaklaşık 4’te 1’ini oluşturan gıda süreçlerinin yeniden gözden geçirilmesi, sürdürülebilir gıda üretimi ve tedarikinin güçlenmesi gerekiyor. Zorlu dönemler yeni hikayeler yazmayı gerektirir. Günümüzde yaşadığımız sınamalar tam da yeni bir hikâyeyi kaleme almamız gerektiğine işaret ediyor. Kovid-19 salgınıyla beraber hayatımıza giren bir kavram var: YENİ NORMAL. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını ifade ediyor. İşte, şubat ayından bu yana süren Ukrayna-Rusya Savaşı ve bu savaşın getirdikleri de dünyanın yeni bir normale ayak uydurması gerektiğini gösteriyor bizlere. Savaşın enerjiye ve gıdaya etkilerini bugün tüm dünya derinden hissediyor. Enerji tedarikinde yaşanan ve önümüzdeki dönemde yaşanması muhtemel sıkıntılar hepimizin malumu. Avrupa’da zorunlu enerji tasarrufu önlemlerinin bir bir hayata geçişini hep birlikte takip ediyoruz. Savaş, insanların düzgün bir şekilde ısınmalarının önüne geçecek. Savaş, tarihi mekanların aydınlatmalarının eskisi kadar parlak olmamasına sebep olacak. Savaş, belki de ısınma problemi yaşayan insanların bu kış mevsimini evlerinden uzakta geçirmelerine neden olacak. Savaş, üreticilerin maliyetlerinin artmasına, ekonomik aktivitenin yavaşlamasına sebep olacak. Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre, yakıt türlerinin kullanım yoğunluğu itibarıyla ağırlıklandırılmış enerji maliyet endeksi sadece son 1 yılda yarı yarıya artmış durumda. Farklı yakıt türleri için maliyet artışlarının iki katına, üç katına vardığını kaygıyla takip ediyoruz. Örneğin, doğal gaz fiyatları spot piyasada tarihinde ilk kez 3.000 dolar eşiğini de aştı. Enerji maliyetlerinin artması şüphesiz ekonomik yavaşlama tehdidini de beraberinde getiriyor. Uluslararası Para Fonu IMF küresel büyüme beklentisini, daha önce yaptığı beklentiden 0,4 puan aşağıya çekerek yüzde 3,2’ye düşürdü. Dünya Bankası, aşağı yönlü risklerin ekonomik büyümeye etkisinin daha güçlü olacağını öngörerek bu yıla ilişkin büyüme tahminini yüzde 4,1’den yüzde 2,9’a düşürdü. Enerji maliyetlerindeki bu artışın etkilerini, üretimini enerji yoğun bir yapıda sürdüren sektörlerde çok daha yoğun yaşayacağız. Bu dönemde, ülkemizin Milli Enerji Politikası vesilesiyle bu dönüşüm sürecinin ülkemiz için sunduğu fırsatları avantaja çevirmeye kararlıyız. Bugün toplam kurulu gücümüz 101 bin megavatı aşarken yenilenebilir enerjinin payı yüzde 54’ün üzerine yükseldi. Son 3 yıldır devreye aldığımız kurulu gücümüzün neredeyse tamamına yakını yenilenebilir enerji kaynaklı. Yapılan çalışmalar iklim krizi ve gıda krizinin çözümünde gerekli adımların atılmaması halinde dünya genelinde sadece 8 hasat döneminin kaldığına ilişkin çalışmalar mevcut. Hal böyleyken, bölgemize tarımsal üretim ve sulama alanlarında dinamizm kazandıran Göksu Taşeli Havzası Kalkınma Projesi gibi model projeler de giderek daha önemli hale geliyor. Projenin kademeler halinde hayata geçmesiyle birlikte havzamızdaki kırsal alanların ekonomik, sosyal, çevresel boyutları daha etkin bir şekilde analiz ediliyor. Nitelikli değerlendirmeler sonucunda ise kurum ve kuruluşlarımızın etkili iş birliği ile beraber doğal kaynak yönetimi ve ekonomik çeşitlilik hayata geçiriliyor. Etkili bir takım çalışmasıyla sürdürdüğümüz Göksu Taşeli Havzası Kalkınma Projesi ile değer zinciri gelişimini ve sürdürülebilir doğal kaynak yönetimini hayata geçiriyoruz. Başarıyla sürdürdüğümüz projemizin güzel sonuçlarını görmekten mutluluk duyuyoruz. Dünya küresel çapta yaşanacak bir gıda krizinin eşiğindeyken tarih boyunca tarımsal üretimin üssü olan Göksu-Taşeli Havzası’nda başarılı adımlarla birlikte sürdürülebilir tarımsal verim artışını ve küçük tarımsal üreticilerimiz için daha yüksek ürün fiyatlarını hayata geçirmeyi başardık. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde AK Parti Hükümetlerimiz olarak her zaman tarımsal üreticilerimizin yanında olduk. Toprağa iz bırakan çiftçilerimizin gerek tarımsal desteklerle gerekse de Göksu-Taşeli Havzası Kalkınma Projesi gibi model projelerle daima yanında olmayı sürdürüyoruz. Gıda güvenliği ve tarımsal kalkınma, milli güvenlik meselesi olarak gördüğümüz ve üzerine özellikle eğildiğimiz konuların başında geliyor. Önümüzdeki günlerde TBMM’de görüşmelerine başlayacağımız 2023 yılında bütçemizden tarıma 142,9 milyar lira kaynak ayırdık. Bu kapsamda; tarımsal destek programları için 54 milyar lira, tarım sektörü yatırım ödenekleri için 40,4 milyar lira, tarımsal kredi sübvansiyonu, müdahale alımları, tarımsal KİT'lerin finansmanı ve ihracat destekleri için 48,5 milyar lira kaynak ayırıyoruz. Göreve geldiğimiz günden bu yana oluşturduğumuz güçlü altyapı sayesinde gıda tedarikinde sorun yaşamayan, tarımda yeterlilik oranı yüzde 140’a yükselen bir ülke konumuna eriştik. Topraklarımızın verimini artırmak için Hükümetlerimiz döneminde yaklaşık 300 milyar liralık su yatırımı yaptık ve 10 bin tesisi hizmete aldık. Cumhuriyet tarihinde yapılan baraj sayısını 2’ye katladık ve toplam 47 milyon metreküp su depolanan 654 yeni barajı ülkemize kazandırdık. Bu atılımımız neticesinde 20 milyon dekar araziyi sulamaya açarak sulanan tarım alanımızı 68,5 milyon dekara yükselttik. Böylece çiftçilerimize yıllık 60 milyar lira ilave gelir artışı sağladı. Şunun altını çizmek istiyorum ki; dünyanın her alanda olduğu gibi su yönetimi konusunda da yeni bir evreye girmeye başladığı şu dönemde, elimizdeki imkanları en iyi şekilde değerlendirmekte kararlıyız. Ülke olarak sahip olduğumuz sınırlı su kaynaklarını en verimli şekilde kullanmakta kararlıyız. Bunun yolu da suyu barajlar vasıtasıyla biriktirerek ihtiyaç duyulduğu yerlerde ve vakitlerde kullanmaktan geçiyor. İşte bu amaçla son 19 yılda 276 milyar liralık yatırımla 600 baraj, 423 gölet, 590 hidroelektrik santrali, 1457 sulama tesisi, 262 içme suyu tesisi, 21 atık su tesisi inşa ettik. Toplamda böylece 45 milyar metreküplük bir su depolama hacmine sahip olduk. Salgın döneminde dahi yakın takibimizde olan Göksu Taşeli Havzası Kalkınma Projesi kapsamında üretimde kalite ve miktar artışını sağlıyoruz, sağlamaya devam ediyoruz. 7 yıllık dönem için toplam 22,3 milyon Euroluk bütçeyle Göksu Taşeli Havzası Kalkınma Projesi toplamda 11 ilçe ve 238 mahalle ile köye önemli bir dinamizm kazandırıyor. Son olarak, az önce bahsettiğim küresel sınamalara çözüm modeli olarak değerlendirebileceğimiz projede taşınabilir güneş enerjili sulama sistemleri, damla sulama sistemleri ve sera alanlarında hibe verildi. Göksu Taşeli Havzası Kalkınma Projesi kapsamında güneş enerjili sulama sistemlerini hayata geçirdik. Böylece 1.100 dekar alan tamamen güneş enerjisi ile sulanmaya başlandı. Tamamı proje bütçesinden karşılanmak üzere çiftçilerimize yönelik kiraz ve bağlarda organik ilaçlarla entegre mücadele programı uygulandı. Projede tarımsal üretim gücünün kapsayıcılığını artırıyoruz. İmkanları kısıtlı tarımsal üreticilerimizin üretim araçlarına erişimlerini sağladık. 2021 yılında 9,3 milyon TL’lik yatırım tutarıyla 195 faaliyetin başarıyla hayata geçmesinden büyük bir mutluluk duyuyoruz. 2022 yılında ise 19 milyon TL’yi aşkın altyapı faaliyetleri ve 3,5 milyon TL’lik ekonomik yatırım projeleriyle projemizi başarıyla sürdürüyoruz. İçme suyu deposu, bal paketleme tesisleri ve sulama sistemlerinin güneş enerjisi dönüşümleri, hayata geçen diğer unsurlar arasında. Çiftçilerimizin pazara erişim olanaklarını iyileştiriyor ve yeni dünyanın anahtarı olan markalaşma alanında gelişimlerini, değer zincirleri boyunca yapılacak yatırımlar ile birlikte istihdam olanaklarını artırmayı başarıyoruz. Nitelikli üretim bir alışkanlık meselesi, bir ekosisteme entegrasyon sürecidir. Başarıyla yürüttüğümüz Göksu Taşeli Havzası Kalkınma Projesi’nin devam etmesinin yanında hem üreticilerimizin hem de yerel yönetimlerin edindiğimiz bu nitelikli üretim kültürü ve biyoçeşitlilik ekosistemi çerçevesinde faaliyetlerini sürdürmeleri büyük önem taşıyor. İnanıyorum ki, bugün bizleri bir araya getiren bu proje kapsamında kazandığımız edinimlerimiz ile birlikte Tarım ve Orman Bakanlığımız, KOP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığımız, Konya Büyükşehir Belediyesi Başkanlığımız, tüm sektör paydaşlarımız ile birlikte koordinasyon içerisinde çalışmayı sürdüreceğiz. Bununla beraber, sosyal medya araçları ile beraber diğer iletişim araçlarını da etkin olarak kullanarak yeni nitelikli çalışmalara yelken açacağız. Birlikten kuvvet doğar. Bir olarak, birlikte olarak ülkemizin gıda üretimi ve tedarikinde kendine yeterliliğini güçlendirmek için çalışmalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz.”
Kaynak:Haber Merkezi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.