Konya’nın anlat anlat bitmeyen ilçesi
Kadim Başkent Konya’nın İpek ve Kral Yolu’nun kesişiminde yer alan ilçesi Kadınhanı, her medeniyetin kavşak noktası olma özelliğiyle öne çıkıyor. Haber Dairesi adını Sultan Hanım’dan alan ilçeyi geçmişi ve bugünüyle sizin için derledi.
Kadınhanı ilçesi, Konya iline bağlı bir yerleşim yeri olup, il merkezinin 58 kilometre kuzeybatısında yer alıyor. Tarihsel süreçte ticaret yolları üzerinde konumlanması nedeniyle stratejik önemini koruyan ilçe, çevresindeki ilçelerle de kara yolu bağlantıları açısından merkezi bir konumda bulunuyor.
Kadınhanı, doğusunda Sarayönü, batısında Ilgın, kuzeyinde Yunak, güneyinde ise Derbent ve Selçuklu ilçeleri ile sınır komşusu.
Kadınhanı, dağlık ve ova özelliklerine sahip. Orta kesimlerde Miosen-Pliosen yaşlı karasal çökeller ve göl kireçtaşları yaygın.
Bölgedeki ana morfolojik üniteler ise ova, aşınım yüzeyleri ve dağlık alanlardan oluşuyor. Başlıca akarsular arasında Kestel Deresi, Yeniçıktı Deresi ve Çaldere Suyu bulunuyor.
Bölgede görülen toprak tipleri ise kırmızı kestane renkli, kahverengi, alüvyal ve kırmızı kahverengi topraklardan oluşuyor.
Bitki örtüsü stepler ve dağlık kesimlerde kara çam, ardıç ve meşe ağaçları ile çeşitleniyor.
İLK ÇAĞLARDA KADINHANI
Kadınhanı, tarih boyunca önemli bir kavşak noktası oldu. Bölge İlkçağlardan günümüze kadar uzanan bir geçmişe sahip.
Klasik Doğu Roma Dönemi’nde, Yunan-Roma yolunun üzerinde bulunan İkonium (Konya), Laodica Cambustra (Ladik), Pira (Kadınhanı) ve Philomelion (Ilgın) gibi önemli şehirler, hem doğu ticareti (İpek Yolu) hem de Kral Yolu gibi stratejik yollar için kritik noktalar oluşturuyordu. Posta Teşkilatı tarafından kullanılan bu yollar üzerinde, önemli hanlar bulunuyordu. O dönemde bu hanlar, kralın emri altında faaliyet gösteriyordu.
Bizans İmparatorluğu döneminde ise bu yol, Askeri Yolu olarak kullanılmaya başlandı. Dorylaiin (Eskişehir), Amorian (Seyitgazi), Pira, Laodica ve İkonium gibi önemli yerleşim yerleri, bu yol üzerinde yer alıyordu. 19. yüzyılda, Konya’dan Eskişehir’e, oradan da İstanbul’a uzanan kara yolu da aynı güzergahı takip ediyordu. Kudüs’e giden hacılar da bu yolu kullanıyordu.
Roma İmparatorluğu’nun Maxmian devrinde, İkonium (Konya), Laodica (Ladik), Lysra (Hatunsaray) gibi önemli şehirler Galatia vilayetinin sınırları içinde yer alıyordu. Galatia bölgesi, Kadınhanı, Atlantı ve çevresini kapsıyordu.
Bu bölge, tarih boyunca farklı medeniyetlerin egemenliğine girdi. Etiler, Frigyalılar, Lidyalılar, M.Ö. IV. yüzyılda ise İranlılar, bu topraklarda hüküm sürdüler. Ayrıca İskender İmparatorluğu ve Bergama Krallığı da bu bölgede önemli izler bıraktı.
Kadınhanı çevresinde bulunan kalıntılar, bu tarihi geçmişi doğruluyor. Raziye Hatun Kervansarayı’nın duvarlarında, çevreden toplanan taşlar ve Kadınhanı’nın çeşitli yerlerinde yer alan aslan figürleri ile sütun başlıkları, bölgenin eski dönemlere ait izlerini günümüze taşıyor.
Kestel ve Kındıras’ta da benzer şekilde bu döneme ait kalıntılar bulundu. Bu buluntular, bölgenin tarihsel önemini ve kültürel mirasını gözler önüne seriyor.
SELÇUKLU DÖNEMİ
1071 Malazgirt Zaferi’yle Türkler, Anadolu’ya adım atarken, 1077 yılında Büyük Selçuklu Hükümdarı Kutalmışoğlu Süleyman Bey, Konya ve Kadınhanı topraklarını Romalılardan alarak Oğuz Türklerinin bu bölgeye yerleşmesini sağladı. Oğuz Türkleri, Romalıların terk ettiği ve tahrip ettiği köy ve şehirleri onarıp yerleşerek, bu yerleşim birimlerinin çoğunun adlarını kendi dillerine göre değiştirdi. Kastel (Kestel) ve Kındıras, o dönemin önemli yerleşim yeriydi.
Kadınhanı’na yerleşen Oğuz boyları arasında Kınık, Bayat, Savur, Afşar ve Çaşdurlar bulunurken, Kadınhanı merkezine Bayat Boyu’na bağlı Doğanlar oymağı (Doğanlar Mahallesi) ve Üçok kolu Çavundur Boyu (Çavundur Mahallesi) yerleşti. Afşar boyu ise Afşarlı köyüne yerleşti. Ayrıca, Azeri Türkmenlerinden Şamlar Aşireti, Kolukısa, Meydanlı ve Karahisarlı köylerine yerleşti. Bu Oğuz Türklerinden bazıları ise konar-göçerlik hayatını sürdürdü.
Bunların dışında, bazı köyler, ünlü kişilerin adlarını taşıyor. Örneğin, Karakurtlu Köyü, Anadolu Selçuklu Sultanı I. Rüknettin Süleyman’ın başkomutanı Karakurt’tan adını alırken, Kökez Köyü ise Karamanoğlu büyüklerinden Kökez Han’dan ismini alıyor. Eski adı Saideli olan Kadınhanı, savaşta üstün başarılar gösteren Said adlı bir beye verilen arpalık sonucu bu ismi aldı.
Ayrıca, Turgutoğlu Hasan Bey’in oğlu Ömer Bey, Saideli’nin valisi olarak görev yaptığından H.827 yılında yazdırdığı vakfiyesinde Saideli Vilayeti olarak zikredildi.
Anadolu Selçukluları Dönemi’nde ise Raziye Devlet Hatun, Saideli yakınlarında önemli bir ticaret yolu üzerinde bir kervansaray inşa ettirdi.
Raziye Devlet Hatun:
Raziye Hatun, Anadolu Selçukluları döneminde, XIII. yüzyılda Konya’da yaşayan önemli bir sultan hanımdı.
Danişmendoğulları’ndan Yağıbasan Oğlu Sinanüddin Yusuf’un oğlu Muzafferüddin Mahmut Bey’in kızı ve muhtemelen Selçuklu Sultanı I. İzzeddin Keykavus’un eşi. Ayrıca, ünlü Bedreddin Bremoni’nin de kız kardeşi.
Ailesi, Danişmendoğulları döneminde Malatya Sancağı'na bağlı Kahta kazasında bulunan Biremoni köyünden gelmekte.
Raziye Hatun’un asıl adı Devlet Hatun olup, bu ismi birçok vesika ve kitabe de doğrulamakta.
Selçuklu döneminde kervansaraylar önemli bir yapısal öğe olarak öne çıkıyor. Raziye Hatun da H.620 (1223) yılında Saideli Seyrekviran’da bir kervansaray inşa ettirmesiyle biliniyor.
Kitabesinde, "Allah’ım, H.620 yılında bu hanı yaptıran sahibesi olan Mahmut kızı Raziye Hatun’a rahmet eyle." ifadesi yer alıyor.
Ayrıca Raziye Devlet Hatun, Konya'daki Hatuniye Camii'nin inşasına önemli bir katkı sağladı. Kervansarayına gelir temin edecek mülkler vakfeden Hatun, camiye gelir olarak Saideli vilayetine bağlı Meydanlı, Seyrekviran ve Kalamıça (Gelemiş) çiftliklerini, Konya'da ise üç dükkan ve iki evini vakfetti. 620 H. yılında vefat eden Raziye Hatun, caminin bahçesine defnedildi.
Kardeşi Bedreddin Biremoni tarafından, camiye yaptırılan minare, yapının tarihine önemli bir dokunuş ekledi. Bu minarenin ardından cami, halk arasında "Kütük Minare" olarak anılmaya başladı.
KARAMANOĞULLARI DÖNEMİ:
Kadınhanı Karamanoğulları zamanında vilayet olarak idare edildi. Karamanoğlu Mehmet Bey, Konya ovasını zaptettikten sonra ikiye bölerek yarısını beylerinden Turgut Bey’e diğer yarısını da Bayburt Bey’e taksim etti.
Turgutoğulları Orta Asya’dan gelerek Anadolu’ya yerleşmiş bir Türkmen aşiretiydi. Daha sonra Osmanlı’lardan kaçıp Karamanoğulları’na iltica ederek bu bölgeye yerleşti. Karamanoğullarına hep sadık kaldılar. Nitekim Karamanoğlu Mehmet Bey 1423-1462 tarihlerinde Turgutoğullarından Pir Hasan Oğlu Ömer Bey’i Saideli vilayetine emir(vali) olarak tayin etti.
Turgutoğulları daha sonraları Halep yoluyla Mısır’a gitti. 250 sene sonra Osmanlılar döneminde çıkan afla Ege Bölgesine geri döndüler. Manisa Turgutlu ilçesini kurdular. Turgutoğulları Karamanoğullarının sadık bir emiri olarak Anadolu’da dini, askeri, Kültürel ve içtimai açıdan büyük hizmetler verdi.
Turgutoğlu Hasan Bey Oğlu Ömer Bey Saideli vilayetine bağlı Hatun Köyü (Bugünkü Kadınhanı ilçe merkezi)nde bir tekke yaptırdı. Bu tekkeye de Konya’da Mevlana’nın muassır ve müridlerinden olan Cemel Ali (Çocukluğunda Mevlana’yı sırtında taşıdığı için böyle anılır) tarafından yaptırılan mescidin imamı ve muallimi olan Şeyh Turud’u şeyh olarak tayin etti. Daha sonra Şeyh Turud’un oğulları Şeyh Durmuş ve Şeyh Turhan bu zaviyede şeyh ve vakıf mütevillisi olarak bulundu.
OSMANLILAR DÖNEMİ:
Karamanoğulları, XIII. ve XV. yüzyıllar arasında Orta Anadolu’nun güneyinde büyük bir hakimiyet kurarak, bölgenin siyasi, iktisadi ve kültürel yapısında derin izler bıraktı. Ancak Osmanlılarla ilişkileri pek de dostane değildi.
Çeşitli dönemlerde Osmanlılara karşı isyanlar gerçekleştiren Karamanoğulları, Osmanlı Padişahlarıyla sık sık karşı karşıya geldi.
Osmanlı Padişahlarından Çelebi Sultan Mehmet birçok kez yapılan andlaşmalara uymayan Karamanoğulları’nın üzerine yürüdü.1414 yılında Akşehir’i alarak Konya’ya doğru ilerledi. Karamanoğlu Mehmet Bey barış istedi ve anlaşma yapıldı.
Karamanoğulları’nın son hükümdarı Sarımüddin İbrahim Bey, Osmanlı İmparatoru Fatih Sultan Mehmet’e teslim oldu. İbrahim Bey, Kadınhanı, Ilgın, Beyşehir ve Seydişehir gibi önemli bölgeleri bırakarak, kızını Fatih Sultan Mehmet’e verdi. Anlaşmaya sadık kalacağını taahhüt eden İbrahim Bey, bu sözünü ölene kadar tuttu.
Ancak, 1467 yılında, Konya’daki karışıklıkların devam etmesiyle asayiş bozuldu. Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet, Karamanoğulları Devleti’ne son bir darbe vurdu ve topraklarını Osmanlı topraklarına kattı. Böylece Karamanoğulları, Osmanlı İmparatorluğu tarafından tamamen ortadan kaldırıldı.
Osmanlılar döneminde, Turgutoğlu Ömer Bey’in zaviyesi faaliyetlerini sürdürdü. Fatih Sultan Mehmet Han’ın beratıyla, bu zaviye dini ve tasavvufi eğitim vermek amacıyla tevcih edildi. Tekkenin ilk şeyhlerinden Şeyh Turud’un torunlarından Şeyh Taceddin, zaviye ve vakıf mülklerinin yönetimi için görevlendirildi.
Fatih Sultan Mehmet, Saideli bölgesinde Karamanoğulları’na sadık Turgutoğulları’nın yeniden birleşerek isyan başlatabileceği endişesiyle, bölgedeki halkı başka yerlere göç ettirmeye karar verdi. Bu göç sonucu Saideli’deki nüfus önemli ölçüde azaldı.
Daha önce vilayet olan Saideli (Kadınhanı) Osmanlı İmparatorluğu döneminde Konya vilayetine bağlı bir kaza merkezi olarak idare edildi.
XVII. ve XVIII. yüzyıllarda, Osmanlı İmparatorluğu genelinde olduğu gibi Konya ve Saideli bölgelerinde de aşiretlerin iskânı, tımar sisteminin bozulması, çiftçilerin topraklarını terk etmesi ve uzun süren savaşların etkisiyle üretimin azalması gibi ekonomik sorunlar baş gösterdi.
Paranın değerinin düşmesi, fiyatların yükselmesi ve vergilerin artması da halkın geçim sıkıntısını derinleştirdi. Bu koşullar altında, soygunculuk ve eşkıyalık hareketleri arttı. İdarecilerin keyfi tutumları da otoriteyi zayıflattı.
Eşkıyalık ve ekonomik çöküş, halkın fakirliğini daha da arttırdı. Topraklarını kaybeden köylüler devlete vergilerini ödeyemeyince borç almak için tefecilere başvurdu. Ahlaki çöküş de yaşanınca, huzursuz olan köy halkı köylerini terk etmeye başladı. Böylelikle Saideli’nin nüfusu bir kez daha azaldı.
CUMHURİYET DÖNEMİ
İnevi (Cihanbeyli) Nahiyesi 1926 yılında kaza olarak, Yeniceoba Nahiyesi ve Köylerini de aldı. Böylelikle Kadınhanı’ndan 25 köy ayrıldı.
O dönemde Kaymakam Hami Bey'in görevde olduğu biliniyor.
1883 yılından bu yana belediye olarak yönetilen Kadınhanı, 1937 yıllarında Enver Tuncer’in gayretli çalışmalarıyla dikkat çekti.
Bu dönemde belediyenin yıllık geliri 12.000 lira olarak kaydedildi. Kadınhanı’na içme suyu temin edilmesi için Softalar, Kangallı ve Kumlu pınarlarının suları birleştirilerek ilçeye getirildi.
Su mahallelere, çarşıya çeşmelerle dağıtıldı. Hacı Ahmet Hamdi Topbaş 12.000 lira, Hacı Musa Uğur ise 5.000 lira bağışta bulunarak projeye katkıda bulundu.
Aynı dönemde, Kadınhanı'na radyo tesisleri ve bando takımı kuruldu. 1933 yılında ise Cumhuriyet'in 10. yılı kutlamaları için çarşıdaki parka “Cumhuriyetin 10. Yıl Dönümü Anıtı” dikildi.
İlçenin Saideli olan adı 1935 yılında Kadınhanı olarak değiştirildi.
1939 yılında Halk Evi açıldı. Halk Evi’nin başkanlık görevini M. Hulusi Altındağ üstlendi. Ayrıca ilçe merkezindeki mahalleler birleştirilerek toplamda 6 mahalle oldu. Bu dönemdeki gelişmeler, Kadınhanı’nın modernleşme sürecinin önemli adımları oldu.
GÜNÜMÜZ DÖNEMİ
Kadınhanı’nda yerleşim alanları genellikle ova tabanı ve plato yüzeylerinde yoğun. Ova yerleşmeleri, halkın tarım faaliyetlerine dayalı geçim kaynakları ve su kaynaklarına yakınlık nedeniyle tercih ediliyor.
Plato yüzeylerinde ise hayvancılıkla (büyükbaş) uğraşan halkın yerleşmesi daha yaygın.
İlçede 6 dağ yamacı, 1 vadi yamacı, 16 ova tabanı ve 18 vadi tabanı yerleşmesi bulunuyor.
Kadınhanı ilçesinde; toplam 37 köy yerleşmesi (4’ü belediye örgütlü olmak üzere), 20 yayla, 13 ağıl ve 6 çiftlik yerleşmesi bulunmakta.
İlçede, köy ve köy altı yerleşmelerinin çoğunda çevrenin özelliklerini taşıyan kerpiç ve tek katlı evlere rastlanılıyor.
Günümüzde TOKİ tarafından yapılan konutlarla beraber tuğla ve betonarme kullanımının yaygınlaştığı ilçe merkezinde kent yerleşimi hızlı bir şekilde ilerliyor.
KADINHANI GEZİLECEK YERLER:
Raziye Sultan Kervansarayı:
Kadınhanı merkezinde yer alan ve ilçeye adını veren Raziye Sultan Kervansarayı, 13. yüzyılda Konya-Akşehir ticaret yolu üzerinde inşa edildi.
Yapının muazzam taç kapısının kemerindeki beş satırlık sülüs hatlı kitabeye göre, eser 1223 yılında Raziye Hatun tarafından yaptırıldığı düşünülüyor.
Mimari açıdan incelendiğinde, kervansaray açık avlu ve kapalı mekanlardan oluşan karma bir plana sahip.
Günümüzde sadece kapalı bölümünün ayakta kaldığı görülmekte. Dikdörtgen planlı olan yapı, doğu-batı doğrultusunda uzanmakta olup, üst örtüsü tonozla kapalı. Kervansarayın doğu cephesindeki taç kapı, gösterişli geometrik ve bitkisel süslemeleriyle dikkat çekiyor.
Giriş kapısındaki bloklarda yer alan madalyonlar içinde dört yapraklı yonca, sekiz ve on altı yapraklı rozet motifleri ile haç ve beş yapraklı çiçek motifleri göz alıcı.
Yapının batı cephesinde sonradan eklenen ikinci bir kapı da bulunuyor. Kervansarayın kuzey ve güney cephelerinde yer alan çörtenler, yapıya zarif bir görünüm kazandırmakta. Genel olarak kesme taş, moloz taş ve devşirme malzemelerin kullanıldığı yapının kemerleri ve ayakları düzgün kesme taştan yapılmakta. Dış cephelerde ise kesme taş ve devşirme malzeme yoğunlukla kullanılmakta.
Kervansarayın duvarları, antik döneme ait steller ve kitabelerle adeta bir açık hava müzesi gibi süslenmekte. Bu durum, Kadınhanı’nın eski bir yerleşim yeri olduğunu da kanıtlar nitelikte. Restorasyon çalışmaları sırasında yapılan kırmızı kesme taşlar ise yapıya estetik bir görünüm kazandırıyor.
Halk arasında kervansarayla ilgili birçok rivayet bulunmakta. Bunlardan en yaygını, yapının içinde kaçış tünellerinin bulunduğu yönünde. Bu rivayet hakkında daha fazla bilgi almak isteyen ziyaretçiler, Raziye Sultan Kervansarayı’nı ziyaret edebilir.
İbrahim Paşa Camii:
İbrahim Paşa Camii, Konya Caddesi üzerindeki Kadınhanı Doğanlar Mahallesi'nde yer alıyor.
İbrahim Paşa Camii halk arasında Çarşı Cami olarak da biliniyor. 1859 yılında inşa edilen cami, 1858'deki büyük yangın sonrası yeniden yapıldı.
Mimari olarak, cami harim, yazlık bölüm ve minareden oluşuyor. Cami, taş ve mermerle inşa edilmiş olup, kiremit kaplı kırma çatısı ve ahşap mahfiliyle dikkat çekiyor. Minaresi tek şerefeli olup bakır külahla son buluyor.
Caminin iç kısmı oldukça ferah olup, büyük pencere ve kalın duvarlarıyla dikkat çekiyor. Camiye ait yazlık bölümde ahşap direkler ve ajur tekniğinde işlenmiş tavan yer alıyor. Ayrıca, caminin önünde 1880'te yapılan tarihi bir şadırvan bulunmakta. Cami şu anda ibadete açık.
Saçıkara mağaraları:
Kadınhanı’nda yer alan Saçıkara Mağaraları, tarihi ve mimari özellikleriyle dikkat çekiyor. Mağaralar, kayaya oyulmuş ve Roma dönemine tarihlendirilen bir yapıya sahip. İçerisinde yaşam alanları, mezar nişleri ve küçük odalar bulunan mağara, insanların barınma ve korunma amacıyla kullanıldığı bir yerleşim alanı olarak değerlendiriliyor.
Ancak, bölgeye yeterli ilgi gösterilmemesi ve kaçak kazılarla zarar görmesi, mağaraların kültürel değerinin yeterince korunamadığını gösteriyor.
Kestel Göleti:
Kestel Göleti, Konya’ya 60 km mesafede, Lâdik Mahallesi yakınlarında yer alıyor ve özellikle doğa severlerin ilgisini çekiyor. Ormanlık alanda yer alan gölet, balıkçılar ve kampçılar için popüler bir mekan.
Çam ağaçlarıyla çevrili mesire alanları, piknik yapmak ve doğada vakit geçirmek isteyenler için ideal. Eko turizm potansiyeline sahip bu bölge, Konyalı ziyaretçilerin hafta sonu tercih ettiği huzurlu bir kaçış noktası.
Karamanlı Camii:
Karamanlı Camii, Kadınhanı İlçe Müftülüğü binasının kuzeyinde geniş bir bahçede yer alıyor. 1768 yılında Bozulus Türkmenleri Karamanlı Aşireti tarafından yaptırılan cami, 1880'de büyük bir onarımdan geçirilmiş ve 2014'te restorasyonu tamamlanarak kültür varlığı olarak tescil edildi. Cami, taş temelli, kerpiç duvarlı ve kiremit çatılı bir yapı olarak dikkat çekiyor.
İç mekânında ahşap direkler ve Bursa kemerleri bulunuyor. Mihrabı, 1869 tarihini taşıyan ve ajur tekniğiyle süslenen zarif bir tasarıma sahip. Minber ve vaaz kürsüsü de dikkat çeken diğer unsurlar arasında yer alıyor. Cami, 1961'de yapılan minaresi ve içindeki tarihi öğeleriyle ziyaretçilerini bekliyor.
Çavundur Camii:
Kadınhanı Ünveren Mahallesi'nde yer alan Çavundur Camii, 1764 yılında Çavundur boyu tarafından inşa edildi. Tarihi süreçte birçok onarım geçiren cami, son zamanlarda büyük ölçüde yenilendi. Yapı, kerpiç malzeme ve ahşap direklerden oluşan geleneksel bir cami olup, iç ve dış duvarları çimento ile sıvalı. Yapının harim kısmı ve kadınlar mahfili bulunmakta.
Ahşap mahfil, zengin süslemelerle bezeli mihrap, minber ve kürsüye sahip. Mihrabın ajur tekniğiyle işlenmiş ahşap süslemeleri dikkat çekiyor. Cami, Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından tescillenmiş ve ibadete açık durumda.
Kadınhanı İstasyon Binası:
Kadınhanı İstasyon Binası, 1895 yılında Anadolu-Bağdat Demiryolları Projesi kapsamında Eskişehir-Konya hattı üzerinde inşa edilerek 1896'da hizmete girdi.
Günümüzde Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yollarına ait olan bina, son yıllarda restore edilmeye başlandı. Yapı, beyaz ve sarı renkte boyanmış olup, tek katlı doğu cephesi ve iki katlı batı cephesiyle dikkat çekiyor.
Bina, kiremit kaplı çatılarla örtülü. Zemin katta istasyon şefliği, bilet gişesi ve bekleme salonu bulunurken, ikinci kat lojman olarak kullanılıyor. Binada barok üslubunda zarif kapı ve pencereler yer almakta, ahşap saçaklar ve yağmur olukları ise estetik bir görünüm sunmakta.
KONYA’NIN 78 TESCİLLİ LEZZETİNİN 2’Sİ KADINHANI’NDAN
Konya'nın 78 tescilli lezzetinden ikisi, Kadınhani ilçesine ait. Kadınhani Kömbesi ve Kadınhani Tahinli Pidesi, bölgenin en bilinen ve sevilen tatları arasında yer alıyor. Her iki lezzet de, özgün tarifleri ve bölgeye özgü malzemeleriyle dikkat çekiyor.
Konya mutfağının önemli temsilcileri arasında gösterilen bu tatlar, yerel halk ve ziyaretçiler tarafından yoğun ilgiyle tüketiliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.