Sultanü'l Vaizin Tahir Büyükkörüçü'nün 50 yıl önceki bayram vaazı ortaya çıktı

Konya'nın manevi mimarlarından Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi'nin yaklaşık 50 yıl önce verdiği bayram vaazı, İbrahim Baş'ın arşivinden ortaya çıktı.

Sultanü'l Vaizin Tahir Büyükkörüçü'nün 50 yıl önceki bayram vaazı ortaya çıktı

Sultanü'l Vaizin Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi, yıllar boyunca verdiği vaazlarla Konyalıların gönüllerini nakşetti. Teknolojinin bugünkünden çok daha geride olduğu dönemlerde Hocaefendinin vaazlarından ses kaydı alanlar, bunları özenle sakladı. 

Bu kayıtlardan biri de Konya'nın tanınmış simalarından İbrahim Baş'ın arşivinden çıktı. Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi'nin 50 yıl önce verdiği bayram vaazı Haber Dairesi Youtube kanalından yayınlandı. 

İBRAHİM BAŞ KİMDİR?

Konya'nın tanınmış simalarından İbrahim Baş kendisini şu sözlerle anlatıyor: 

Konya’da İhtiyaretin Mahallesi İbni Bibi Sokak mevkiinde doğmuşum. Babamın Larende yokuşunda küçük bir bakkal dükkanı vardı. Bütün istek ve arzusu bizleri maneviyat ehli, sağlam insanlar olarak yetiştirmekti. Pazar günleri camilerde vaiz yapan maneviyat ehli hocalarımız vardı. Onları ziyaret ettirir, ellerini öpüp dualarını almamızı sağlardı. Kapı Camisi’nde Cemil Efendi ve Akşehirli Hocayı ziyaret eder, ellerini öper ve dualarını alırdık. İlkokul vaktim geldi. Larende Caddesi, Sahip Ata Camisi İmamı Ahmet Atıcı Hoca beni götürdü. Atıcı hoca, daha önce çocuk okuturken yakalanmış ve tutuklanmış. Bu sebepten dolayı biraz çekimser davranmasına rağmen İsmail Efendi “ben senin çocuklarını okutmaktan zevk alırım” dedi. Nihayet 4 ayda bana Kur'an okumayı öğretti. Amcam Nuri Baş, daha hafızlığa çalışıyor idi. 1949-50 döneminde Altın Çeşme İlkokulu, bir adıyla Fransız Mektebi’ne kayıt yaptırdım. Okul şimdi Cumhuriyet İlkokulu olarak devam etmektedir.

ibrahim-bas-kimdir-001.jpeg

1954-55 mezunu oldum. Sıra ortaokula gelmişti. Babam rahmetli imam hatip okulunda okumamı çok istiyor idi, fakat Kur'an Kursunda yetişmeden namaz kıldıracak kadar ezberinde suresi olmayanları kayıt etmiyorlardı. İmam hatip okulu karşısındaki Kuran kursuna kayıt oldum. Burada bir çok hocayla tanıştım. Hacı Veyiszade Hoca başta olmak üzere Tahir Büyükkörükçü, Hasan Hüseyin Varol, Tahir Hoca Efendi, Doktor Hulusi Baybal, Celal Çelikkol gibi maneviyat ehli insanlar imam hatip okulunda hocalık yapıyorlardı. Bu sayede onları da tanımış ve sohbetlerinde bulunmuş oldum. Bir maneviyat dersi almam gerekiyor idi. O tarihte Konya halifesi dişçi babadan bir sabah kahvaltısı kadar ders aldım. Uzun sürmedi dişçi baba vefat etti. Yerine Doktor Hulusi Baybal getirildi. Aynı zamanda imam hatip ortaokulunda da bu kişiler öğretmenlik yapıyorlardı. Bir gün Doktor Hulusi Baybal beni çağırdı. Sana iyi bir havadis vereceğim dedi. Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendimiz, Konya’da sabah kahvaltısı için amcan Nuri Baş’ın evinde olacak. Sen de sofraya hizmet edeceksin dedi ve beni görevlendirdi. Böylece efendimizin elini öpmek nasip oldu. 

ibrahim-bas-kimdir-002.jpeg

O sofrada beni birçok hocalarım tanıdı. İsmail Baş oğlu Nuri Baş’ın yeğeni, bundan böyle gidilen ziyaretlerde sofra kurmaya ve çay dağıtmaya görevli oldu. Yıllarca böyle devam etti. İstanbul ziyaretimizde önce Sami Efendimizin damadı Ömer Kirazoğlu Ağabey ile tanıştım. Beni çok sevmişti ve sen benim manevi evladım oldu dedi. Ben yerlere göklere sığamıyordum. Allah’a ne kadar şükretsem azdı. İstanbul kapısı da açıldı. Ömer Ağabey, Efendi Hazretlerinin damadı idi. “Sen ne yaparsın anlat bakalım” dedi. Tahir hocamın vaizlerini o tarihte Cuma günleri kapı camisinde kayıt ederdim. Bu kayıtları mahalle evleri ve çay evlerinde insanlara dinletirdim. Daha sonra Konya ilçelerine ve birçok davet aldığım vilayetlere, ilçelere değince bir ayakları Medine’de olan Ömer Kirazoğlu ağabey, Medine’ye geldiğinde mutlak beni bulacaksın ve birlikte ziyaretleri yapacağız diye beni Medine’ye davet etti. Konya’da Ahmet Atıcı ilk Kur'an öğretmenim olan ve motorcu İsmail Nuri Baş, Celal Çelikkol, Hasan Hüseyin Varol sık sık Ladikli Ahmet ağaya gider, Ahmet Ağa’nın sohbetlerinde bulunur, orada sofraya hizmet ederdi. Çay dağıtırdım. Bu şekilde yıllarca devam etti. Ladikli Ahmet Ağa’nın vefatından sonra bahçesindeki kuyunun başında arkadaşlarla toplanır zikirler, ilahiler, sohbetler eder ve dua ederdik. Yahyalı Hasan Efendi diye bir zatı duydum, Hasan Hüseyin Varol Hocam’a ve Celal Ağabeye bir ziyarete gitmemizi rica ettim.  “Tamam. Birgün gideriz” dediler. Bu konunun etraflı halini Hasan Hocam’ın 'Hayat Hikayem' kitaplarında vardır, bulabilirsiniz. Fakat son zamanlarda bu işin özünü bilen ağabeylerim ve kardeşlerim, birer birer Hakk'ın rahmetine kavuştular. Durdum, düşündüm Tahir Hoca’nın 1960-64 yıllarında yapmış olduğu vaizleri ben kayıt etmiştim ve uhtemde saklamış idim. Fakat bunları 60 yıl saklamam, bu kişilerden birkaç kişi kaldı bilen. Ben de Hakk'ın rahmetine kavuşursam bunlar hapis kalacak, Ümmet-i Müslüman’a hiçbir faydası kalmayacak. Düşündüm ve bunları Youtube’da ve bazı kanallarda yayınlatarak Ümmeti Müslümana faydalı olmayı düşündüm. Bu maneviyat ehli kişilerde çok büyük hatıralarımız var. Bilhassa Tahir Hocamla Erenköy’ü beraber kurduk ve diktiğimiz çamları bir buçuk iki sene kendine gelinceye kadar bu çamları suladım. Şimdi bu çamlar 50 yaşına ve 45 metre boyuna ulaştı. Bu da hocamla bir hatıramız olarak kaldı. Bu zat-ı muhterem ile birçok hatıralarımız var. Merak eden, bazı şeyleri öğrenmek isteyen dost ve kardeşlerime ömrüm yeterince ve yettiği müddetçe yardımcı olmak, bildiğimi anlatmayı, hatıraları paylaşmayı isterim.

ibrahim-bas-kimdir.jpeg

Haber Dairesi

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.