Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) tarafından Konya'da aynı aileden 7 kişinin silahlı saldırıda öldürülmesine ilişkin hazırlanan raporda, "Kavgalarda her iki hasım tarafın akrabaları dışında 3. şahısların olmaması, olayın Kürt-Türk anlaşmazlığından öte adli anlaşmazlıklar üzerinden geliştiğini göstermektedir." tespitinde bulunuldu.
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Av. Mahmut Şahin, İstanbul İl Başkanlığı'nda düzenlenen basın toplantısında, Konya'nın merkez Meram ilçesinde 30 Temmuz'da silahlı saldırıda Dedeoğulları ailesinden 7 kişinin öldürülmesine ilişkin hazırlanan araştırma raporunu açıkladı.
Partinin yetkili kurul üyeleriyle Konya'da olayın tüm taraflarıyla görüştüklerini anlatan Şahin, yaşanan olayla ilgili temel tespitlerinin bir Kürt-Türk çatışması olmadığını söyledi.
Olayın bazı çevreler tarafından etnik bir çatışmaya dönüştürülmeye çalışıldığını aktaran Şahin, şunları kaydetti:
"İki aile arasında yaşanan hadiselere ilişkin adli ve idari merciler tarafından kamuoyunu tatmin edecek nitelikte bir bilgilendirme yapılmamıştır. Bu durum, katliam hakkında spekülatif söylemlerin oluşmasına, katliam sebepleri hakkında gerçeği tam olarak yansıtmayan, olayın bütününden kopup parçacı birtakım anlayışlarla değerlendirmeler yapılmasına sebep olmuştur. Bu durumu fırsat bilen bazı çevreler, birtakım iddia ve emarelerden yola çıkarak, katliamın tamamen etnik çatışmalardan kaynaklandığını belirterek, farklı platformlardan görsel, yazılı olarak haberler paylaşarak adeta süreci provoke etmeye çalışmıştır."
Mahmut Şahin, iki aile arasındaki husumetin geçmişte devam eden kavgalara yönelik olduğuna dair tespitler yaptıklarını belirterek, şunları dile getirdi:
"Dedeoğulları ailesi 24 yıl önce Konya'ya taşınmış Karslı bir ailedir. Aile hayvancılıkla uğraşan, kendi halinde hayatını sürdüren bir ailedir. Dedeoğulları ailesi, ikamet ettiği evin karşı komşusu olan ve yaklaşık yüz metre mesafede oturan Keleş ailesiyle 2010 yılında yargıya intikal eden bir hadise yaşamıştır. Bu husumet 2012 yılı itibarıyla aslında göreceli olarak sona erdirilmiştir. Keleş ailesi pazarcılık işiyle uğraşan ve evinin yakınında sebze tarlası olan bir ailedir. Dedeoğulları ailesi ara ara Keleş ailesi yanında tarlada işçi olarak da çalışmıştır. 2010 yılında yaşadıkları anlaşmazlık sona ermiş olsa da husumet önemli oranda sona erdirilmiş olsa da ailelerin birbirlerini kabullenememe durumu hep devam edegelmiştir."
- "Konya, ırkçı saiklerle suç işlenme ihtimali düşük bir şehir"
HÜDA PAR tarafından hazırlanan raporda da Konya'nın, Osmanlı döneminden itibaren aldığı göçlerle 200 bin civarında Kürt’ün yaşadığı kadim bir şehir olduğu, özellikle Cihanbeyli ve Kulu ilçelerinde Kürt köyleri bulunduğu anlatıldı.
"Konya'da Kürt ve Türk üzerinden bir ayrımın olmadığı, halkın tüm yaşam alanlarında iç içe geçtiği, halk arasındaki birliktelik ve kaynaşmada dinin önemli bir payının olduğu gözlemlenmiştir." tespitinde bulunulan raporda, Konya'nın, gerek dini kimliği gerek de halkın birbirini kabullenme ve kaynaşmasıyla ırkçı saiklerle suç işlenme ihtimalinin düşük olduğu bir şehir olduğu kaydedildi.
Raporda, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"İnsanların ara ara şahsi husumetlerinde, etnik kimliğe vurgu yaparak tehditleşmeleri bir vakadır. Ancak bu olaylarda daha çok ırkçı saiklerle kötülük yapmaktan ziyade, haksızlık yapan tarafın kendi kabahatini ırkçılık formunda gizlemesi veya karşı tarafı korkutma amacıyla yapması olarak ortaya çıkmaktadır.
Dedeoğulları ve Keleş aileleri arasındaki husumetin şiddetlendiği ilk dönemlerde, ırkçı birtakım cümlelerin sarf edilerek tehditleşmenin olduğu belirtilse de bunun kişilerin mensup olduğu etnisiteden taraftar bulmak ve karşı tarafı bunun üzerinden korkutmak amaçlı olabileceği değerlendirilmektedir. Husumetin adli bir olay ile başladığı, olayın olduğu mahallede Türklerin ve Kürtlerin yıllardır uyum içinde yaşadığı, ırkçılık üzerinden bir çatışmanın yaşanmadığı, aynı mahallede yaşayan Kürt ve Türk aileler tarafından dile getirilmiştir. Kavgalarda her iki hasım tarafın akrabaları dışında 3. şahısların olmaması, olayın bir Kürt-Türk anlaşmazlığından öte adli anlaşmazlıklar üzerinden geliştiğini göstermektedir."
- "Hangi gerekçeyle işlenmiş olursa olsun olay bir katliamdır"
İki aile arasında yaşanan kavgada mahallede oturan Türk ve Kürt aileler; imam, muhtar, siyasi parti temsilcileri, STK yöneticileri gibi kanaat önderlerinin tarafsız kaldığı, husumetin barış ile sonuçlanması için yeterince çaba ve girişimde bulunulmadığı aktarılan raporda, şu tespitlere yer verildi:
"Bu durum alışılagelmiş toplumsal değerlerimizin aşındığı, toplumsal dayanışmanın zayıfladığı, manevi dinamiklere sahip sivil toplum anlayışının gerilediği ve bireyselleşmenin arttığı gibi bir kötü gidişata da işaret etmektedir. Kanaatimizce elinde güç ya da yetki olan kişi ve kurumların gerekli arabuluculuk girişiminde bulunmalarıyla bu ve buna benzer vahim olayların yaşanması önlenebilirdi.
Bir yandan katledilen ailenin Kürt olmasından dolayı olayın ırkçı saiklerle işlendiği çeşitli medya platformlarında sıkça işlenmiş ve bunun üzerinden halkın katliamdan dolayı oluşan öfkesi karanlık birtakım yönlere kanalize edilmeye çalışılmıştır. Hangi gerekçe ve saiklerle işlenmiş olursa olsun meydana gelen olay bir katliamdır ve katledilen ailenin acısı tüm Türkiye’nin acısıdır. Hayat hakkı, Allah’ın insana bahşetmiş olduğu bir hak olup hiç kimsenin bu hak üzerinde tasarruf yetkisi yoktur."