Şimdi İran! Sonra sıra kimde?
Son 50 yıldır Orta Doğu bir tiyatro sahnesi. Perde açılıyor, senaryo hep aynı: bir devlet hedefe konuluyor, medya köpürtülüyor, bahaneler hazırlanıyor ve nihayetinde savaş başlıyor. Oyuncular belli, kurbanlar değişiyor. Afganistan, Irak, Suriye, Libya… Şimdi sıra İran’da.
Ve merak ediyorum: Sırada kim var?
Bu coğrafyada her 10 yılda bir büyük savaş çıkıyor. Ama hiçbir savaş durduk yere çıkmıyor. Hepsi planlı, hepsi programlı. Eğer bu savaşlar yaşanmasaydı; bugün Irak, Suriye ve İran gibi ülkeler, İsrail’in çevresinde ciddi bir güç dengesi oluşturmuş olacaktı. Bu savaşlar, yalnızca toprak için değil, denge için, daha doğrusu dengeyi bozmak için yapılıyor.
Hatırlayın… Irak’ta kimyasal silah yalanıyla Saddam devrildi. Aradan yıllar geçti, “Özür dileriz, Bulamadık” dediler. Kimse de “O zaman ne için öldürdünüz bu kadar insanı?” diye sormadı. Bugün aynı senaryo İran için devrede. Gerekçe tanıdık: “Nükleer silah tehdidi”. Peki İsrail’in elindeki nükleer silahlar? Onlar sorun değil mi? Hayır, çünkü bu satrançta kurallar tarafsız değil. Taşları dizenler de oynayanlar da belli.
Şimdi gelin on-yirmi yıl sonrasına gidelim. Sıranın bize geleceği yakın geleceğe… İran örneği üzerinden kendimizi yoklayalım.
Türkiye’nin bu tabloda alacağı ders çok net. İran, ilk 24 saatte hava savunmasını çalıştıramadığı için büyük bir psikolojik çöküş yaşadı. Uçağı yok. Askerî hava üstünlüğü yok. Sadece süpersonik ve hipersonik füzelerle direniyor. Eğer onlar da olmasa ilk günden teslim olurdu.
Peki, bizde durum nasıl?
Türkiye savunma sanayisinde dev adımlar attı. İHA-SİHA’larla dünyada isim yaptı. Ama bu yetmez. Henüz yeterince uzun menzilli, süpersonik-hipersonik füzemiz yok. Hava savunmamız gelişiyor, ama “hazır” mıyız? Hayır. Henüz değil.
Altay tankı nihayet seri üretime geçiyor, KAAN uçağı umut veriyor. Çelik kubbe sistemi, hava savunması açısından çok kritik. Ama tüm bunların bir an önce envantere alınmadı gerekiyor. Çünkü biz hâlâ birçok sistemde dışa bağımlıyız. Amerikan malı uçaklarla, Avrupa menşeli tanklarla ne kadar özgürüz? O silahlar kritik anda çalışır mı, çalıştırılır mı, bilemeyiz.
İran-İsrail savaşı bize şunu gösterdi: Modern savaşlarda sadece silah değil, zihin de hazır olmalı. Psikolojik üstünlük en az mühimmat kadar önemli. Ve Türkiye bu anlamda da ciddi hazırlıklar yapmak zorunda.
Unutmayalım… İsrail sadece İran’ı değil, çevresindeki her güçlü devleti bir tehdit olarak görüyor. İran’ı etkisiz hale getirirlerse sıranın Türkiye’ye geleceğine artık herkes inanıyor. Ve işin en tehlikeli kısmı şu: Saldırı dışarıdan gelir ama çöküş içeriden başlar. Bunun için FETÖ benzeri oluşumlarla mücadelede gevşeklik gösterilmemeli, terörsüz Türkiye hedefine bir an önce ulaşılmalıdır. Türkiye’nin başlattığı “ Terörsüz Türkiye” hedefi zamanlama açısından da büyük değere sahiptir.
Ve artık bugünden itibaren diğer alanlarda öncelik arz etmeyen yatırımlar gerektiğinde durdurulmalı kaynaklar kritik öneme sahip savunma sanayi yatırımlarına ayrılmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.