M. Doğukan Akbıyık

M. Doğukan Akbıyık

PKK silah bırakırsa!

PKK silah bırakırsa!

Son yıllarda Türkiye ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler, tarihin akışını değiştirebilecek nitelikte. Gözler, bugün İmralı’dan dönen DEM heyetine ve onların aktardığı mesajlara çevrildi. Terör örgütü PKK’nın kurucusu Abdullah Öcalan’ın değerlendirmeleri, sadece Türkiye için değil, bölgesel dinamikler açısından da büyük önem taşıyor. Bu açıklamaların ne anlama geldiğini, nelere işaret ettiğini anlamak için tarihe, bölgedeki çatışma dinamiklerine ve uluslararası aktörlerin tutumlarına yakından bakmamız gerekiyor.

2011 yılında Suriye’nin Dara kentinde gençlerin başlattığı bir protesto, bir halk ayaklanmasına, ardından bir k iç savaşa dönüştü. Suriye, büyük güçlerin çıkar çatışmalarının merkezine yerleşirken, yüz binlerce insan hayatını kaybetti, milyonlarcası mülteci oldu. Bölge adeta yeniden dizayn edilirken, bu kaos terör örgütleri için bir zemin hazırladı. Bugün, Suriye’deki aktörlerin bir araya gelip barış ve istikrar için adım attığını görmek umut verici. Ancak bu barışın bölgedeki diğer sorunlara da örnek teşkil etmesi gerekiyor.

PKK, Türkiye için sadece bir terör örgütü değil, aynı zamanda bölgesel güvenlik için büyük bir tehdit. Örgütün varlığı, binlerce insanın hayatına mal oldu. 1999 yılında Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesi, bu mücadelenin en kritik dönemeçlerinden biriydi. Ancak bugün gelinen noktada, terörle mücadelenin yalnızca güvenlik ekseninde değil, aynı zamanda toplumsal barış ve siyasal çözümlerle ele alınması gerektiği konuşuluyor.

Devlet Bahçeli’nin geçtiğimiz dönemde yaptığı “Eğer kan duracaksa, Abdullah Öcalan yeniden yargılanabilir” açıklaması, bu süreçte dikkat çeken bir dönüm noktası oldu. Barışa giden yolda, geçmişteki acıların üstesinden gelinmesi ve geleceğe umutla bakılması gerekiyor. Elbette burada önemli bir soru işareti var: Terör örgütü PKK gerçekten silah bırakabilir mi?

PKK’nın kaderi, yalnızca Türkiye’nin çabalarına değil, uluslararası aktörlerin tutumlarına da bağlı. Özellikle ABD, bu konuda kilit bir role sahip. ABD, PKK’nın bölgede kendisine yararlı bir araç olduğunu düşündüğü sürece, örgütün silah bırakması zor görünüyor. Ancak Washington, Türkiye ile daha derin bir iş birliğinin kendisi için daha kazançlı olacağını fark ederse, PKK’nın bölgedeki etkisi hızla sona erebilir. Bu noktada, diplomasi ve uluslararası ilişkilerin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.

Bugün geldiğimiz noktada en önemli mesele, kanın durması ve barışın tesis edilmesidir. Türkiye’nin 780 bin kilometrekarelik topraklarında yaşayan herkesin, ırkı, dini veya dili ne olursa olsun, kardeşçe bir yaşam sürmesi hayati önemdedir. Türk ve Kürt halkları, binlerce yıldır aynı topraklarda barış içinde yaşamış; kültürel, tarihsel ve sosyal bağlar kurmuştur. Bu bağların yeniden güçlendirilmesi, Türkiye’yi sadece bölgesel bir güç olarak değil, aynı zamanda bir barış modeli olarak da yükseltebilir.

Unutulmamalıdır ki barış, kolay bir hedef değildir. Bedeller ister, sabır gerektirir. Ancak bu topraklarda yaşayan herkesin daha iyi bir geleceği hak ettiği açıktır. Eğer silahlar susar, siyaset konuşursa, Türkiye’nin ve bölgenin geleceği çok daha parlak olacaktır. Şimdi, tarihi bir dönemeçte olduğumuz bu günlerde, barış ve huzur için adım atmanın tam zamanı.

Yeter ki doğru adımlar atılsın, yeter ki umutlar tükenmesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Doğukan Akbıyık Arşivi