TYB’de “Endülüs’ün Sosyo-Politik Hayatında Ulemânın Rolü” konuşuldu
Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesinin, Konya Büyükşehir ve Selçuklu Belediyesi işbirliği ile düzenlenen haftalık Cumartesi programları kapsamında bu hafta ‘Endülüs’te Sosyo-Politik Ulemâ’ konuşuldu.
Kılıçaslan konferans salonunda gerçekleştirilen programa katılan Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi İslâm Tarihi ve Sanatları Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mehmet Özdemir; “Endülüs ulemâsı da bugünün ulemâları da İslâmî bir sistem arayışı içerisine girememiştir” dedi.
ENDÜLÜS’TE ULEMÂ
Prof. Özdemir; “Endülüs’ün sekiz asırlık siyasî tarihinde ulemâ, İslâm medeniyetinin inşası ve İslâm dininin muhafazası hususunda ordu ile birlikte en etkili iki toplum kesimi olmuştur. Endülüs topraklarının kuzeyde Hristiyan krallıklarla güneyde ise Şiî Fatımîlerle kuşatılmış olması Hristiyanlara karşı İslâm, Fatımîlere karşı Ehl-i Sünnet’in esas alındığı bir din politikası takip edilmesi neticesi doğurmuştur. Bu politikanın içeriğini belirlenmesinde ve toplum nezdinde kök salmasında ulemânın ciddi rolü ve katkısı olmuştur.
Endülüs Emevi Devleti’nin (756-1031) kuruluşundan itibaren ülkeye Malikî mezhebinin girmeye başlaması ve çok geçmeden devletin resmî mezhebi haline gelmesi, Ehl-i Sünnet’in içeriğinin esas itibariyle bu mezhebin görüşleriyle sınırlı kalmasına yol açmıştır. Siyasî idare ve ulemâ ile işbirliği içerisinde Doğu’da Abbasîler döneminde var olan fikir özgürlük ortamı içerisinde pek çok mezhebin ve meşrebin ortaya çıkmış olmasını hem dinî hem de siyasî birliği yozlaştıran ve tehlikeye sokan bir gelişme olarak değerlendirdiklerinden, “bid’atlerle savaş” adı altında, farklı mezhebî görüşlerin Endülüs’e girmemesi için yoğun çaba içerisinde olmuşlardır. Bunun sonucunda Malikîlik dışındaki mezheplerin Endülüs’te kök salması zorlaşmış, var olanlar da devletin ve ulemânın zaman zaman sıkı takibatına maruz kalmıştır.
İSLÂM’IN YAŞATILMASINA GAYRET ETTİLER
Ulemâ bir taraftan ümmetin birliğini müdafaa adına siyasî otoritenin yanında yer alırken, diğer taraftan siyasî otoriteyi temsil edenlerin dinî yaşantılarında gördükleri lâkaytlıkları düzeltme adına bu gibi durumları düzeltmeyi amaçlayan tavırlar –başkaldırı dahil- ortaya koymaktan çekinmemişlerdir.
Ümmetin birliğini muhafaza, gayr-i Müslimlerin hukukunu koruma, cihad ruhunu canlı tutma, Şer-i şerifi talim ve tatbik, sosyal dayanışmayı temin, Malikîliği hâkim mezhep olarak sürdürme ulemânın ana misyonu olmuştur.
Sekiz asırlık Endülüs siyasî tarihi boyunca ulemâ, Doğu’da Emvîler tarafından başlatılan saltanat idaresine alternatif bir sistem arayışı içinde olmamış, bunun yerine bu sistem içerisinde İslâm’ın yaşanması ve yaşatılmasına gayret etmiştir. Bu bağlamda eğitim hizmetlerinin tamamen, adalet sisteminin ise büyük ölçüde ellerinde olması toplumun inşâ ve idaresinde kendilerine ciddi imkânlar sunmuştur. İslâmî değerlerin temsilcileri, taşıyıcıları ve aktarıcıları olarak görülmeleri, ulemâya toplumun geneli nezdinde saygın bir konum kazandırmıştır.” dedi.
İSLÂMÎ SİSTEM ARAYIŞINI GERÇEKLEŞTİREMEDİK
Ulemânın Endülüs’te Müslüman varlığının muhafaza edilmesi için büyük çaba sarfettiğini ve yoğun bir gayret içerisinde olduğunu belirten Prof. Mehmet Özdemir; “Ulemâ yeri geldiğinde siyasîlerde de kafa tutabilmiştir, direnebilmiştir. Fakat Ulemâdan beklediğimiz, deneyimlerini kullanarak İslâmî sistem arayışını gerçekleştirememişlerdir. Bugün bile hâlâ yapılamamıştır. Mevcut sistem içerisinde Müslüman kalabilme mücadelesi verilmiştir. Müslümanların en temel problemlerinden bir tanesi öteden beri İslâmî bir sistemdir. Emevîler döneminde Muaviye ile birlikte Bizans’ın saltanat sistemini adapte ettik kendimize. Onu benimsedik onunla devam ettik. Şimdi batı sistemini adapte ediyoruz ve onunla devam ediyoruz. Fakat Müslümanca bir sistemi beceremedik, aramadık da. Fukâhânın tamamına bakıyoruz, Siyasetnâmeler yazanlar var, üzerinde düşünenler var; hepsi var olan yapıyı kabul ediyor ve o sistemin içerisinde İslâm’ın yaşanmasını bir esas ana gaye olarak yürütüyor. Halbuki bir şeyin usulü, aslı kadar önemlidir. Yolda kullanacağınız malzeme kadar önemlidir. İşte bu noktada tıkanmış vaziyettedir Ulemâ. Maalesef bugün de İslâmî bir sistem arayışımız yok, kabul etmek lâzım. Elli sene sonraki Müslümanların yönetim olarak bu insanlara söyleyebileceği ne vardır, diye sorsak; bir şey yok. Tarihsel tecrübeleri değerlendirerek, analız ederek bugüne çözüm oluşturabilecek bir şey söyleyemiyoruz. Onun için bu konularda taklitten maalesef kurtulamadık. Ama haklarını yememek lâzım, var olanın içinde de en iyisini yapmaya çalışıyorlar.” dedi.
Prof. Dr. Mehmet Özdemir’e Katılım Belgesini Prof. Dr. Mehmet Ali Kapar takdim etti ve toplu fotoğraf çekimi ile program sona erdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.