İklim krizine dikkati tohum fotoğraflarıyla çekiyor
Türkiye'de farklı coğrafyalarda gözlem yaparak farklı tohumları fotoğraflayan ve kendisini "tohum gözlemcisi" olarak tanımlayan Lalehan Uysal, iklim krizi konusunda farkındalık yaratmaya çalışıyor.
Çeşitli dergilerde tasarımcı ve kreatif direktör olarak çalıştıktan sonra ekolojik yaşam için projeler gerçekleştiren "Buğday Hareketi" içinde aktif rol alan Lalehan Uysal, "Buğday" dergisini çıkaran ekipte yer aldı.
Türkiye’nin ilk ekolojik pazarı olan İstanbul Şişli'deki yüzde 100 Ekolojik Pazar’ın kurucularından olan ve Buğday Derneği'nde halen aktif olarak çalışan Uysal, 2020’den bu yana "Buğday’ın Ambarı’ndan Kurda, Kuşa, Aşa" adıyla çevre ve ekoloji konseptli podcast serisini hazırlıyor.
Yeditepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde gazetecilik uygulamaları üzerine dersler veren Uysal, bugün kendini sadece "Tohum Gözlemcisi" olarak tanımlıyor.
Çocukluğundan bu yana tohum gözlemleyip tohum biriktiren, kimi zaman herkesin bildiği tohumları kimi zaman daha önce pek duyulmayan tohumları farklı açılardan bakarak görünür kılmaya çalışan Uysal, fotoğrafladığı tohumları 2018 yılından bu yana her sergisinde "Kurda, Kuşa, Aşa… ve Göze…" ismiyle kamuoyunun beğenisine sunuyor.
Uysal, çevreye ve doğaya çok önem veren bir ailede büyüdüğünü, anneanne, babaanne ve annesinin doğayla ilişkisinin çocukluğunda kendisini etkilediğini söyledi.
Annesinin tohumları mücevher kutularında, babaannesinin kahve pişirdiği mangalın soğumuş külleri arasında, iki savaş görmüş anneannesinin ise özellikle gıda tohumlarını eski bir tülbent veya çaputların içinde sakladığını anlatan Uysal, en büyük zenginliğin toprak olduğunu kaydetti.
"Yaşam olduğu müddetçe tohumlar olacak"
Doğayı izlerken daha çok odaklandığı şeyin tohum olduğunu ve tohum fotoğraflarından oluşan ilk sergisinin açılışında kendisine "tohum gözlemcisi" titri yarattığını aktaran Uysal, tohumun yeşermesi için gerekli olan toprağın korunması gerektiğini belirtti.
Lalehan Uysal, şunları kaydetti:
"Tohumlarımız yok olmaz, tohum sınır tanımaz. O ülkeden o ülkeye dolaşır. Başka bir şeye dönüşür. Atalık tohumunuz kendi toprağınızda yetişir, dönüşür. Tohum yaşamın bir öznesi olarak ömrünü, insan var olduğu müddetçe sürdürür. Ben tohumun bizsiz de var olabileceğine inanıyorum. Dünyada yaşam olduğu müddetçe tohumlar olacak, tohumlar yeşerecek. Ama tek şeye ihtiyacımız var. Atalık tohumlarımızı koruyalım saklayalım, tamam. Bankamız da olsun. Esas korumamız gereken şey gezegenimiz, toprağımız. O gezegen ve o toprak olmadan sakladığımız hiçbir tohumun bir anlamı yok."
Tohumun gelecek nesillere anlatılmasının önemini "Eğer çocuklarımız patatesin ağaçta yetiştiğini, bir şekilde kirazın buzdolabından çıktığını düşünürse bu benim için bir kuşak eksik demektir" sözleriyle anlatan Uysal, insan ve doğa arasındaki ilişkinin sağlam temeller üzerine kurulması gerektiğini ifade etti.
Uysal, "Çevreyle ilişki dünyayla ilişki demek, gezegenle ilişki demek. Ayrı gösterdiğiniz zaman çok tehlikeli bir şey. Bir çevre var, bir de sen varsın. Yani çevreyle, doğayla bir ilişki kuracağız ya, öyle değil işte ilişki. İlişki; bak biz bu gezegendeyiz, gezegen biziz, gezegen sensin. Hatta daha açık net söyleyeyim biz çok küçücük bir parçasıyız." ifadelerini kullandı.
"Her saniyemi doğaya zarar verecek her şeyi düşünerek yaşıyorum"
Lalehan Uysal, doğanın sesine kulak vermekle kalmadığını, çevreye olan duyarlılığını yaşam pratiğine de yansıttığını şu örneklerle paylaştı.
“Ekmek keserken, ekmek tahtasında biriken ekmekleri kırıntıları kuşlara veremediğim için çok üzülüyorum. Onları biriktiriyorum, götürüyorum, bir yere koyuyorum. Bütün her dakika, her saniye doğanın sesini, doğanın görüntüsünü ve ona zarar verecek her şeyi düşünerek yaşıyorum. Az tüketmeye çalışıyorum. Özellikle bir yumurtayla yapılacak bir şey varsa bir yumurtayla... İkinci yumurtayı kırmamaya özen gösteriyorum. İsraf etmemeyi çok önemsiyorum."
"Tohumların çoğaltılmasına hizmet ettiğimiz gibi onların yetiştiği toprağın korunmasına da hizmet etmek gerek." düşüncesinden yola çıktığını dile getiren Uysal, sanatı, insanların iklim krizine dikkatini çekmek için bir araç olarak kullandığının altını çizerek bazı kavramların farklı alanlarda içi doldurulmadan sıkça kullanımının önemini azalttığını kaydetti.
Uysal, şöyle devam etti:
"Yaptığım da yapmak istediğim de şu anki iklim krizinde en önemli eksiklerimizden biri; farkındalık. Her şeyin sürdürülebilirlik kelimesi altında açıklandığı son derece yıpranmış bir bilgi kirliliği var. O kadar yıpranmış durumdayız ki bu konuda doğrunun ne olduğu göremiyoruz. Su baskınlarını iklimin, baharın geç gelmesini, kışın geç gitmesini iklim krizi zannediyoruz. Bu arada şahsi bir şey ifade etmek isterim benim için artık değişiklik, kriz kelimesi yeterli değil. Ben iklim felaketi olarak tanımlamak istiyorum çünkü, o kadar yakın, o kadar keskin, o kadar derin. Gelen şey su baskını veya mevsimlerin kayması değildir. Çok büyük bir dalga. Tarım ve gıda, bunlardan en önemlilerinden biri. En çok gıdamız etkilenecek iklim krizinden."
Oxford Symposium on Food and Cookery
2018 yılında Londra’da tohum temasıyla gerçekleşen dünyanın en prestijli yemek sempozyumu olarak kabul edilen “Oxford Symposium on Food and Cookery” de ilk kez fotoğraflarını sergileyen Uysal, “Benim bir sergi açmamdan önce, bunları toplu halde sunmam gibi büyük, ulvi bir iş geldi. Ben fotoğraflarımı 250 akademisyenin katıldığı, İngiltere’deki Oxford Üniversitesinde, yani tohumların değer bulabileceği bir okulda, bu üniversitenin bir bölümünde sergiledim. 250 kişi, tohumu konuşan insanlar, tohuma bakmadıklarını fark ettiler. Sürekli söylenen şuydu: “Biz tohum üzerine konuşuyoruz ama biz böyle bir karpuz çekirdeği olduğunu bilmiyorduk. Yani nasıl bir şey bu?” değerlendirmesini yaptı.
Uysal, bereketin simgesi olan ve sonsuz potansiyeli bulunan tohumun Anadolu’daki değerini, "Anadolu’da tohum kültürü çok çok geniş bir kültür. Ölen insanın avucuna tohum konuyor, topraktan yeniden can bulup, ağaç olsun diye. Gelin kıza çeyiz olarak tohum veriliyor. Gittiği yerde aç kalırsa bir gün o tohumla, kendine gıda yapsın diye. Gelenek böyle. Düşünün. Yörük kadını boynunda taşıyor bahçesini çünkü göçerken hiçbir şeyini götürmüyor. Gördünüz yani savaştaki insanları. Ne götürecekler? Bir çanta, iki tane kedi köpek, üç tane tohum." sözleriyle ifade etti.
"Tohum bir sahiplenme öznesi değil, tohum paylaşmak için"
Tohumları saklamak yerine takas yöntemini tercih ettiğini ifade eden Uysal, "Çünkü ben sakladığım zaman ekmeyeceğim, bir şekilde canlanmayacakları için ben doğru kimlik değilim saklamada. Dolayısıyla ben fotoğrafladıktan sonra küflenmeden, bozulmadan hemen takas yapıyorum. Ben çok iyi bir takasçıyım. Fotoğrafladığım, çok çok değerli bir tohumu da hemen size verebilirim" diye konuştu.
Son sergisini Trakya'da açmaya hazırlanıyor
Uysal, ikisini pandemi döneminde çevrim içi olarak, dokuzunu ise fiziki mekanlarda gerçekleştirdiği tohum fotoğrafları sergilerine bir yenisini daha eklemek için gün sayıyor.
Bu sergide kendi memleketi Trakya’ya özgü pek çok yerel tohumun fotoğraflarına yer vereceğini söyleyen Uysal, sözlerini, "Tekirdağ’dan üzüm çekirdekleri geliyor. Üzüm çekirdekleri olacak sergimde çünkü Tekirdağ’da Şarköy dahil olmak üzere Lüleburgaz çevresinde, Karıştıran'da çok güzel üzüm bağları var. Papaz karası bunlardan biri, kınalı yapıncak türlerden biri. Çok ciddi bir biyoçeşitlilik... Hepsini fotoğraflamayı düşünüyorum." diye tamamladı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.