Sessizce Direniyoruz!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen 10. Anadolu Medya Ödülleri törenindeki konuşması, sadece bir ödül töreninin ötesinde; Anadolu medyasının, yıllardır sessizce verdiği büyük bir mücadelenin de gündeme getirilmesiydi.
Anadolu medyası, deyim yerindeyse bu ülkenin vicdanıdır. Ve bugün bu vicdan, ağır baskılar ve zor koşullar altında ayakta durmaya çalışıyor.
Anadolu basınında çalışan gazeteciler, çoğu zaman sadece haber peşinde koşmazlar; adaletin, hakikatin ve halkın sesi olma gayreti içinde de mücadele ederler. Ancak bu kutsal mesleğin bedeli sanılandan büyüktür. Ekonomik yetersizlikler, mahalli "dere beylerinin" baskıları, tehditler ve zaman zaman fiziksel saldırılar… Saymakla bitmez.
Sayın Cumhurbaşkanı'nın da ifade ettiği gibi, Anadolu medyasının bazı mensupları yerel güç odaklarıyla çatışmak zorunda kalıyor. Kimi zaman küçük bir ilçedeki bir belediyenin ya da güçlü bir şahsiyetin hoşuna gitmeyen bir haber, gazeteciyi işsiz bırakabiliyor. Kimi zaman küçük bir radyonun sesi, reklam ambargolarıyla kesiliyor. Bu ortamda bağımsız habercilik yapmak, neredeyse imkânsız bir meziyet haline geliyor.
Bir başka sorun da mesleğin itibarında yaşanıyor. Bugün mikrofonunu kapan herkesin gazeteci sayıldığı bir dönemde, gerçek anlamda meslek etiğiyle çalışanların sesi kolayca boğulabiliyor. “Sokak röportajı” adı altında milleti provoke eden, insanlara hakaret eden kişilerin gazetecilik kisvesiyle ortada dolaşması, mesleğin saygınlığına büyük zarar veriyor. Gazetecilik; halkı tahrik etmek değil, halkı bilgilendirmek sanatıdır.
Ancak Anadolu medyasının sorunları yalnızca yerel değildir. Küresel düzeyde de gazetecilik zor günlerden geçiyor. Gazze’de hayatını kaybeden 212 gazeteci; hakikat peşinde koşmanın nasıl can bedeli ödendiğinin acı bir hatırlatıcısı. Bugün Filistinli gazeteciler, tüm dünyanın gözleri önünde, sadece mesleklerini yaptıkları için katlediliyorlar.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen Anadolu medyası dimdik ayakta. Anadolu Yayıncılar Derneği gibi yapılar, yüzlerce yerel gazete, radyo ve televizyonu bir araya getirerek dayanışmayı güçlendirmeye çalışıyor. Çünkü biliyoruz ki; "Anadolu medyası varsa milletin sesi vardır." Anadolu’nun sesi kesilirse, Türkiye’nin vicdanı susar.
Bundan sonraki süreçte hem yerel hem ulusal düzeyde, Anadolu medyasının güçlenmesi ve korunması bir memleket meselesi olarak görülmelidir. Yerel medyaya mali destekler artırılmalı, hukuki koruma sağlanmalı ve etik gazeteciliği baltalayan sahte gazeteciler ile kopyala yapıştırcı sözde habercilere karşı ciddi adımlar atılmalıdır.
Unutmayalım, Anadolu basını sadece haber yazmaz. Tarihe not düşer, sessizlerin sesi olur. Bu sesin susturulmasına değil, güçlenmesine ihtiyacımız var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.