Meral Akşener nihayet ağzından baklayı çıkardı. Bir televizyon programında soruları cevaplayan Akşener’in konuşması içerisindeki bir cümle çok önemli.

Akşener, parlamenter sisteme geçinceye kadar idari işleri yürütecek güçlü bir cumhurbaşkanı yardımcılığının tesis edilebileceğini ifade etti. Bu cümle bugüne kadar sır gibi sakladıkları yol haritalarını ortaya çıkardı.

Parlamenter sisteme geçişin bir daha olmayacağını onlar da biliyor. Ama bir şekilde muhalif politika yapmaları gerekiyor ya… İktidarın yönetim biçimine kökten karşı olduklarını ifade edip, parlamenter sistemi istemeyenleri topyekûn kendi saflarında tutmaya gayret ediyorlar. Pratikte ise böyle bir dönüşün olmayacağını kendileri de bal gibi biliyor.

Bir kere Allah aşkına, olmaz ya millet ittifakının ilk seçimde iktidara geldiğini düşünün. Yaklaşık yarım asır sonra iktidara gelen CHP’nin, oturdukları koltuğu zora sokacak bir gelişmeye imza atması mümkün mü? Böyle bir şey olabilir mi? Anayasa’yı değiştirmek günümüz konjonktüründe ancak referandum ile mümkün. Peki, yapılacak bir referandumu kaybederlerse ne olacak? Kaybedilmiş bir referandum, halk desteğini yitirmiş bir iktidar anlamına gelir. Meşruiyetlerini kaybederler.  Böyle bir  olasılık milyonda bir bile değil. Siz olsanız böyle bir riski göze alır mısınız?

O zaman ne yapacaklar?

Yapacakları şu: Başkan CHP’ye, başkan yardımcısı İyi Parti’ye, bazı bakanlıklar da HDP’ye verilecek. Veya iki başkan yardımcısı olacak, biri CHP diğeri İyi Parti’de…

Akşener, güçlendirilmiş başkan yardımcılığı teklifi ile kendisinin oturacağı koltuğu işaret ediyor. Demek istiyor ki, “CHP’nin adayı olan Cumhurbaşkanı sembolik görevler ifa edecek, İyi Parti’nin başkan yardımcısı adayı olarak ben ise tüm icradan sorumlu olacağım. Davul CHP’nin boynunda, tokmak benim elimde olacak. “  Özetle, eski sistemin hukuken mümkün olmasa da fiilen geri getirilmesini tarif ediyor. Böyle bir sistemle ülkenin yönetilmesi mümkün değil. Hukuki altyapısı olmayan bir sistemin, fiili bir oldubittiyle değiştirilmek istenmesi kaos doğurur.

Son bir yıldır medya ve Ak Parti cenahı Millet İttifakı’nın adayının kim olacağı üzerinde duruyor. Ben bugünden yazıyorum. Millet İttifakının adayı Kemal Kılıçdaroğlu’dur. İsim yıpranmasın diye İmamoğlu ve Yavaş formülleri dillendiriliyor. Kılıçdaroğlu, önceki  seçimde yüzde 52 ile kazanmış bir Erdoğan’a karşı kendini daha güçlü hissediyor. Allah aşkına bir düşünün, 2023 seçimlerinde adam 75 yaşında olacak. Öyle veya böyle bu seçimi kazanamazsa Kılıçdaroğlu gidecek. Bu yaştan sonra CHP başkanlığını daha ne kadar götürebilir ki? Götürmek istese bile CHP tabanı bunu kabul eder mi? Madem Cumhurbaşkanı seçilmek için az da olsa bir şansı var, bunu deneyecek. Sonra böyle bir şansı kaçırana ne derler? Hayatının bu son deminde kendisine cumhurbaşkanlığı yolunu açacak son bir fırsatı kaçırmayacak. Kendisi de kaçırmak istemeyecek, yakın ekibi de… Çünkü onlar için de bu seçim son fırsat olacak.

Kılıçdaroğlu sembolik bir cumhurbaşkanlığına dünden razı. Akşener, kendi ağzıyla söyledi zaten… O da güçlendirilmiş bir başkan yardımcılığına tav. Kaldı HDP…

Onlar ya ikinci derecede bir başkan yardımcılığı isteyecekler ya da ciddi bir bakanlık sayısı. İnanmayacaksınız ama İçişleri Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığını almak dahi var gündemlerinde….

Peki bu iki bakanlık verilir mi? Yok verilmez. O zaman hükümet kurulmadan biter. Aynı gün Türkiye ayaklanır.

Bunu onlar da biliyor. O zaman, asıl amaçları ne?

Asıl amaçları dişlerine göre bir İçişleri Bakanı, işlerine göre bir Milli Savunma Bakanı belirlemek. Yani, bu iki bakanlığa HDP’nin onayından geçmeyen kişi atanamayacak.

Bugünkü durumda yol haritaları bu… Daha köprünün altından çok sular akacak. Allah sağlık verirse bakıp göreceğiz.

Ama şundan adım gibi eminim. Vakti geldiğinde uygulayacakları formül tam bu olmasa dahi buna çok yakın bir formül olacaktır.