Hala görmeyenlere...!
Türkiye’nin PKK lanet terörü ile ilk kanlı yüzleşmesi 1984 yazında oldu. Hakkari’nin Şemdinli ilçesi ile Siirt’in Eruh ilçelerinde askerlerimize karşı girişilen kanlı saldırının üzerinden tam 35 yıl geçti. İlk yıllarda bir avuç eşkıya tanımlaması ile hafife aldığımız terör örgütünün yapılanmasının arkasındaki gücü çok geç keşfettik. Meğer dost ve müttefik ülke dediğimiz hatta stratejik ortak olarak yere göğe sığdıramadığımız devletler var edip büyütmüşler PKK’yı.
Eskiden PKK’ya desteklerini dolaylı ifade ederlerdi. Şimdi ise aleni bir şekilde beyan ediyorlar. Gözümüzün içine baka baka “biz PKK’yı destekliyoruz” diyorlar. İkinci dünya savaşından buyana aynı çatı altında bulunduğumuz, Sosyalist Doğu Bloku’na (VARŞOVA PAKTI) karşı birlikte mücadele ettiğimiz, kendilerine bir saldırı olmasın diye doğu sınırlarını bizim koruduğumuz, Kore’de, Afganistan’da, Kosova’da, Libya’da ve daha nice yerlerde ‘üf’ bile demeden menfaatlerini kolladığımız ülkeler bunlar. Meğer koynumuzda yılan beslemişiz. Anlatılan bir yılan-tilki hikâyesi var:
Tilki ile yılan arkadaş olmuşlar. Bir dereyi geçerken yılan, “Tilki kardeş beni sırtına al, ben yüzme bilmiyorum” demiş. Tilki “tabi Yılan kardeş, biz arkadaşız, lafı mı olur?” diye cevap vermiş. Dereyi geçtiklerinde Yılan Tilki’ye “benim seni sokmam lazım” deyince, Tilki, “nasıl olur, biz arkadaşız, hem ben seni derede sırtıma alarak geçirdim” diye itiraz etmiş. Yılan’ın arkadaşına son sözü, “evet biz arkadaşız ama sokmak da benim huyum. Ben sokmadan duramam” olmuş.
Başta ABD olmak üzere tüm NATO’daki müttefiklerimizin arkadaşlıkları dereyi geçinceye kadarmış. Türkiye’ye ihtiyaçları olduğunda NATO’nun 5.maddesi işletilecek, Türkiye’nin NATO’ya ihtiyacı olunca 5.maddeyi kimse hatırlamayacak. Bırakın 5.maddeyi, onlara “gölge etmeyin başka ihsan istemiyoruz” diyoruz, onu da yapmıyorlar. Kimi kınıyor, kimi silah satışını durduruyor, kimi yaptırımla tehdit ediyor.
Biz bu Avrupalıların yılan tiyniyetli olduklarını çok iyi biliyoruz. Biz biliyoruz da içimizdeki bazı akılsızları anlayamıyoruz.
Güney sınırımızda oluşturulmaya çalışılan terör hattını nasıl göremiyorlar?
Yıllardır PKK’nın Suriyelicesi olan PYD’de yağıdırdıkları silahların ne manaya geldiğini nasıl kavrayamıyorlar?
Türkiye’nin bölünmüş haritaları sosyal medyalarda dolaşırken, durumu nasıl anlamıyorlar?
Sınır hattına terör örgütünün paçavra bayrakları asılı dururken nasıl fehmedemiyorlar?
Anlamak mümkün değil.
Hükümete karşı duydukları kin gözlerini kör etmiş.
Yahu kardeşim, bu mesele Erdoğan meselesi değil, Ak Parti meselesi değil, o-bu-şu meselesi değil.
Bu mesele beka meselesi.
Elin Fransız’ı, Almanı, İngiliz’i, Amerikalısı Suriye’de. Hala “bizim orada ne işimiz var” diyorlar.
Yazıklar olsun. Hani ayette geçiyor ya; “onların gözleri var görmez, kulakları var duymaz” diye.
Bu bir hak-batıl meselesidir arkadaş. Bu bir beka meselesidir vatandaş. Bu bir ulusal birlik meselesidir yoldaş. Bu bir haçlı-hilal meselesidir kardaş. Bu işin ulusalcı, laik, dinci, alevi, sünni, Kürt, Türk tarafı yok. Bu hangi görüş ve düşüncede olursak olalım, hepimizin istiklal ve istikbalini ilgilendiren meseledir.
Artık bunu görmemiz gerekmektedir.
Kur’an-ı Kerim’de Peygamber efendimizin her türlü tebliğine rağmen yola gelmeyenlerle ilgili bir ayet var. “O halde sen mi işittireceksin o sağırlara yahut hidayet edeceksin o körlere”(Zuhruf 40)
Hakikate gözü gör, hakka kulağı kapalı olanlara kimsenin yapacağı bir şey yok. Buradan bir kez daha hatırlatmak lazım diye düşünüyorum.
PKK ve türevi oluşumlar apaçık küfür içerisindeki devletler tarafından beslenip büyütülen, amaçları Müslüman devletlerin gücünü kırmak olan Marksist-leninist, inançsız- zındık terör örgütleridir.
Tüm bunlara rağmen hala görmeyip, duymayacaksanız sizi Allah’a havale etmekten başka çaremiz yok.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.