Ucunda ölüm var!
Koronaviris dünyanın dengesini bozdu. Yer kürenin en kudretli devletleri ne yapacaklarını bilememenin şaşkınlığı içerisindeler. Çin aldığı sert tedbirlerle hastalığı kontrol altına almayı başardı.
Avrupa bocalıyor.
Kıta Avrupası hastalığın seyrine göre karar alıyor. Bundan dolayı bazı tedbirleri almada geciktiler.
Ada Avrupası’nın en büyük temsilcisi İngiltere ise farklı bir yol deniyor. İngilizler, halkın sürü bağışıklığı ile hastalığı aşmasını bekliyor.
Türkiye tedbirlerin zamanında alınması ve uygulanmasında Avrupa’ya göre bir adım önde. Devlet gerekli tedbirleri aldı, uyarıları yaptı. Şimdi top millette.
Ya hükümetin aldığı kararlara uyacak, hastalıkla mücadelede bir disiplin içerisinde hareket edecek. Ya da uymayıp disiplini ihlal edecek.
Halkın çoğunluğunda belirli bir hassasiyetin oluştuğu görülüyor. Bu sevindirici bir hadise. Ancak ara sıra çatlak sesler de çıkmıyor değil.
Bazı vatandaşların meseleyi kavrayamadıklarını üzüntüyle görmekteyiz. ‘Bana bir şey olmaz… Bu biyolojik bir saldırıdır… Bunun normal gripten farkı yok… Devlet işi abartıyor…Amerika veya bazı devletler ilaç satmak için yapıyor… ‘ gibi söylemlerle sorunu basite indirgiyor, sulandırıyorlar.
Bunu yapmaya kimsenin hakkı yok. Hani derler ya, ‘ucunda ölüm var’ diye. Bu işin ucunda gerçekten ölüm var. 83 milyon ülke insanın tamamı devletin aldığı kararlara saygı duymak ve bu kararları uygulamak zorundadır. Aksi takdirde tablo ağırlaşacak, devletin işi zorlaşacak, canımız daha fazla yanacak.
Herkesin düşüncesine saygımız var. Ancak hiç kimse düşüncesini bir başkasına dayatamaz ve genel kaidelere aykırı hareket edemez. Korona’yı nasıl değerlendirdiği herkesin kendi özgür düşüncesidir. Ancak hiç kimse özgür düşüncesi uğruna kamu disiplinini bozamaz, genel sağlığı tehlikeye atamaz.
Dünya, Güney Kore’deki 31. hasta vakıasını konuşuyor. Güney Kore’nin hastalanma sırasına göre 31.hastası olan bir kişi, tedaviyi kabul etmeyip hastaneden ayrılınca olanlar olmuş. Bir tarikat üyesi olan kişinin 1600 kişiye virüsü bulaştırdığı tahmin ediliyor.
Şimdi o bir kişinin kurallara uymaması yüzünden hastalanan 1.600 kişinin ne suçu var diye düşünmek lazım.
Ülkemizde hastalığın kontrol altına alınabilmesi, şiddetinin azaltılması, aşısı bulununcaya kadar(inşallah) zaman kazanılması için herkese büyük görev düşüyor. Yapılacak tek şey var. Devletin aldığı kararlara saygı duymak ve uygulamasına yardımcı olmak.
Bazı vatandaşların ‘Cuma namazına gideceğiz, Cuma farz, Allah ne takdir ettiyse o olur” şeklindeki itirazları da kabul edilebilir değil. Diyanetin ve ilim ehlinin oturup meseleyi enine boyuna değerlendirdiği ve hakkında karar aldığı bir konu ile ilgili bilip bilmeden konuşmak, yersiz fikir beyanında bulunmak doğru değil. Bir kere böyle bir durum dinimizin özü ile çelişmektedir. Peygamber efendimizin karantina uygulanan bir belde ile ilgili ifadeleri bilinmektedir. Peygamber efendimiz belde halkının bulunduğu bölgeden ayrılmamasını istemişlerdir. Buradaki amaç, hastalığı başka yerlere taşımamalarıdır. Böyle bir hakikat söz konusuyken, cemaat yolu ile hastalığın başkalarına geçme ihtimali karşısında bazı vatandaşların aykırı hareket etmeleri Müslümanca bir tavır değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.