Ya İstiklâl, Ya İstiklâl…!”
Hiç kimse sormadı.
Çokbilmiş Amiraller, Montrö’den çıkmayı (bahane ettikleri şey) nasıl anlamışlar?
Diyelim ki Cumhurbaşkanı; İstanbul Sözleşmesinden çıkıldığı gibi Montrö’den de çıkmaya karar verdi. Bu durumda Boğazların statüsü ne olacak? Montrö’den önceki duruma mı geri döneceğiz, yoksa Boğazlar üzerinde tam hâkimiyet mi kuracağız?
Eğer Amiralleri saf kabul edeceksek, bu durumu ‘eskiye dönüş’ olarak algıladılar diyebiliriz. Yani Montrö’den çıkacağız, Boğazları uluslararası bir komisyon yönetecek.
İyi de…Bu iktidar aklını peynir ekmekle mi yedi de durduk yerde böyle bir şey yapacak. İnsanı da iktidarı da Allah korusun ipe götürür bu…
Amirallerin bu kadar saf olmadığını herkes bilir. Bu durumda ikinci seçenek gündeme gelir.
Eğer Montrö’den çıkacaksak, mevcut kısıtlamalar kalkar ve Boğazlar tamamen devletin hâkimiyetine girer. Ki eğer günün birinde bir değişiklik yapılacaksa, yapılması gereken budur. Ve temenni ederim, bir gün olur. Bunun olmasını temenni etmeyenler olsa olsa vatan haini olur.
Peki, bu durumdan neden rahatsız oluyor bu Amiraller… ?
Atatürkçülükten, Milli İradeden, Devletçilikten, Halkçılıktan dem vuran bu zatlar, Türkiye’nin Boğazlara tam hâkimiyetini neden istemiyorlar?
Düşünelim mesela…
Atatürk yaşasaydı bu duruma ne derdi?
‘Mevcut statü devam mı etsin’ derdi, yoksa ‘bir an önce Bağazların hâkimiyetini sağlayalım’ mı derdi?
84 milyon ülke evladından hiç birinin ‘Bağazlardaki tam hâkimiyet’ ile ilgili farklı bir şey düşüneceğini tahmin etmiyorum. Bir tek farklı düşünecek varsa o da bu 104 tekaüt Amiraldir.
O zaman açık ve net bir şekilde soruyorum:
Ey , ‘Yüce Türk Milletine!’ hitabıyla, ta bildirinin başında amaçlarını belli eden sahte Atatürkçü Amiraller, sizin derdiniz ne?
Herkesten önce sizin 780 bin kilometre karelik vatan topraklarında ‘tam bağımsızlık-tam hâkimiyet’ hedefine sahip çıkmanız gerekirken, neden Boğazlarda Türk hâkimiyetini istemiyorsunuz?
Sonra, Kemal Sunal’ın herkesin izlediğini tahmin ettiğim ‘Yeşil Vadi’ filmindeki sorusu gibi sorarlar size; ‘siz kimin paşasısınız?’ diye…
Kimin paşası oldukları belli değil ama kahraman Türk Ordusu’nun paşaları olmadığı kesin.
Türkiye’deki muhtıra ile Ürdün’deki darbe girişiminin aynı günlere denk gelmesi de ilginç. Birileri yeniden Ortadoğu’da taşları yerinden oynatmaya çalışıyor.
Malum, Amerika’da yeni bir yönetim var. Biden, İsrail hariç daha hiçbir bölge lideri ile görüşmedi. Önden bir ‘merhaba’ çakıyor olabilir mi?
Bir düşünelim.
Montrö’nü iptalinden hangi ülkeler rahatsız olur.
Şek ve şüphesiz rahatsız olan ülkelerin başında Rusya gelir. Çünkü Türk Boğazları Rusya’yı sıcak denizlere ulaştıran en kestirme güzergâh.
Peki, Rusya neden durduk yerde arı kovanına çomak soksun.
Gerçi uluslararası ilişkiler satranç tahtası gibidir, sonraki hamleleri iyi kestirmek lazım. Ama ben Ukrayna hadisesi ile uğraşan Rusya’nın ‘Kanal İstanbul’ dan düşük ihtimalli de olsa oluşabilecek bir rahatsızlık nedeni ile Montrö’yü kaşıyacağını sanmıyorum.
Çünkü Kanal İstanbul, Montrö’nün statüsünü değiştirmiyor. Rusya’nın, Boğazları Montrö’ye uygun bir şekilde kullanım hakkı devam edecek.
Geriye bir seçenek kalıyor.
Türkiye ile Rusya’nın arasını bozmak isteyenler….
Bir taşla iki kuş vurma hedefindeler.
Tıpkı ‘uçak düşürme’ hadisesinde olduğu gibi.
Hem Türkiye’nin büyümesini engelleyecekler, hem de Türkiye ile Rusya’yı bir kez daha karşı karşıya getirecekler.
Malum Karadeniz artık eskisinden çok daha kıymetli.
Hem Kanal İstanbul yapılacak hem de Karadeniz’imizde doğal gaz bulundu.
Türkiye Kanal İstanbul ile yılda 1 milyar dolara yakın gelir bekliyor. Doğalgaz ise ülkemizin enerji bağımlılığını sonlandıracak.
Naçizane Amiral ve Generallere bir(kaç) çift sözüm var.
Bırakın artık bu Atatürkçülük ağızlarını… Suiistimal ettiğiniz yeter… Ne kadar bağnaz, ne kadar irticacısınız be…!
Bırakın artık, bu ülkenin gerçek sahipleri olma ayaklarını… Bu ülkenin gerçek sahipleri, aziz vatan için canını kırpmadan feda edenler ve etmeye hazır olanlardır.
Bırakın artık, ‘her şeyi biz biliriz’ havalarını… Ne kadar çok şey bildiğinizi gördük, öğrendik. Bir Montrö’den çıkma denklemini dahi çözememişsiniz. Dünyada artık asimetrik savaşlar oluyor beyler… Siz hangi çağı yaşıyorsunuz. Birilerinin ‘5.kol faaliyetlerine’ figüran olmayın!
Bırakın artık yakasını milletin. Bu millet ne zaman ne yapacağını sizden çok daha iyi biliyor. Emekliliğin keyfini çıkarın. Torunlarınızı sevin. Bakın 15 Temmuz’da ne yaptı bu millet? Unuttunuz mu?
Ha bir de başımıza demokrat kesilenlere bir çift sözüm var.
Bırakın artık, ‘fikir özgürlüğü’ savunmalarını. Bu ülkede isteyen istediği gibi fikrini beyan ediyor. Gece yarısı 104 Amiralin imzası ile çıkan bir bildiriyi, ‘fikir özgürlüğü’ olarak değerlendiriyorsanız, sizinle daha çooook işimiz var… “Sabahın suyu mı çıktı? “ diye sorar bu millet.
Anlaşılan ‘Kanal İstanbul’a kazma vuruncaya kadar, daha birçok dinamiği harekete geçirecekler. İmamoğlu videosunu hazırlamış bile. Eş zamanlı olarak servis edilen videoda ‘Ya Kanal, Ya İstanbul’ diyor İmamoğlu.
Biz de diyoruz ki, “ Ya İstiklal, Ya İstiklal…!”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.