'Ayasofya'nın tekrar 'Saatin başladığı yer' olacağına inanıyoruz'

Türk Tarih Kurumu Başkanı Turan, Ayasofya'nın daha önceden sıfır meridyeni olarak kabul edildiğini belirterek, Günün birinde biz Ayasofya'ya bu hakkın geri döneceğine inanıyoruz." dedi.

'Ayasofya'nın tekrar 'Saatin başladığı yer' olacağına inanıyoruz'

Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, Ayasofya'nın daha önceden sıfır meridyeni olarak kabul edildiğini belirterek, "Saatin bir yerden başlaması, bir yerin sıfır meridyen olarak tayin edilmesi sadece bilimsel bir vaka değil, siyasi iradenin dünya üzerindeki gücünü gösterir. Bunu İngilizler 1884'te Greenwich'e taşıdılar ve 'Saatin başladığı yer burasıdır.' dediler. Günün birinde biz Ayasofya'ya bu hakkın geri döneceğine inanıyoruz." dedi.

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesindeki Türk Tarih Kurumu tarafından düzenlenen "Ayasofya: Tarih ve Vakfa Vefa Paneli ve Anma Etkinlikleri" kapsamında basın toplantısı yapıldı.

Refik Turan, toplantıda yaptığı konuşmada, etkinliklerle Ayasofya'yı tanıtmak ve trafik kazasında hayatını kaybeden Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun'u anmak istediklerini söyledi.

İstanbul'u İstanbul yapan tarihi ve kültürel değerler olduğuna işaret eden Turan, "Soyut ve somut günümüze akseden temek varlıklar var. Bunların birincisi Ayasofya'dır. Çünkü yeryüzünde tarih ve kültür namına eserleri incelediğimizde, bu kadar tarihi derinliği olan ve hala insan kullanımına açık olan tarihi eser neredeyse yok gibidir. Sosyal hayatın ana paralarından biridir Ayasofya." diye konuştu.

"Ayasofya medeniyetler arası yarışı tayin eden bir odak noktası"

Turan, Ayasofya'nın, inşa edildiği 532-537 yıllarında medeniyetler arası yarışı tayin eden bir odak noktası olduğunu ve bulunduğu yerde Hristiyanlıktan önce de büyük bir mabedin bulunduğunun tarihi bulgularda yer aldığını dile getirdi.

4. Haçlı Seferi'nin Bizans için tam bir felakete dönüştüğünü vurgulayan Turan, "İstanbul büyük bir katliam ve soygun şehrine dönüştü, talanlar oldu. İnsanlar büyük zarar gördü ve zarar gören yerlerden biri de Ayasofya idi. Ayasofya çeşitli cürümlerden nasibini bol bol aldı. O hadiselerden sonra Ayasofya'nın ayakta kalması gerçekten tarihi bir şanstır." değerlendirmesinde bulundu.

Turan, Fatih Sultan Mehmet'in idealist ve dünya tarihini değiştiren öncü şahsiyetlerden olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"İstanbul'un fethi, insanlık, dinler ve siyaset tarihi açısından fevkalade gelişmelere mazhar oluyor. Eski Çağ ve Orta Çağ kültürlerine baktığınızda -yakın dönemde de böyle- pek çok tarihi yapı, ibadethane fütursuzca ortadan kaldırılabiliyor ama Ayasofya dahil pek çok Bizans yapısı yaşamaya devam etmiştir. Yaşamanın ötesinde Ayasofya yeniden ele alınarak muazzam bir tadilattan geçiriliyor. Aynı zamanda Ayasofya yeni Osmanlı hayatı için geliştiriliyor."

Ayasofya'nın tarihsel kimliğini ortaya koyan belgeler

Ayasofya'nın farklı yönlerine dikkati çeken Prof. Dr. Refik Turan, "Ayasofya'nın bir önemli tarafı daha vardır, muvakkithane denilen bir bölümü. Ayasofya, saatin başladığı yerdir. Sıfır meridyeni... O zamanki Osmanlı 'Dünyanın birinci derecede siyasi gücüyüm.' der. Saatin bir yerden başlaması, bir yerin sıfır meridyen olarak tayin edilmesi sadece bilimsel bir vaka değil, siyasi iradenin dünya üzerindeki gücünü gösterir. Bunu İngilizler 1884'te Greenwich'e taşıdılar ve 'Saatin başladığı yer burasıdır.' dediler. Günün birinde biz Ayasofya'ya bu hakkın geri döneceğine inanıyoruz ama arkasındaki gücün belli bir noktaya gelmesi şartıyla." ifadelerini kullandı.

Türk Tarih Kurumu Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Güray Kırpık da Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun'a rahmet dileklerini ve sona erecek etkinlikler içerisinde panel, kısa film ve tanıtım videolarının yanı sıra sergilerin yer aldığını aktardı.

Kırpık, sergide yer alan belgelere değinerek, "Ayasofya'nın tarihsel kimliğini ortaya koyan ve kendi medeniyetimize aitliğini gösteren belgeler bunlar. Özellikle kendi insanımıza ve dünyaya anlatmak amacıyla seçilmiş olan özel belgeler." şeklinde konuştu.

"Ayasofya Vakfiyesi bir istisnadır"

Belgelerin detaylarından bahseden Kırpık, şunları kaydetti:

"Bunlardan biri, Fatih Sultan Mehmet'in Ayasofya'yı tahvil etmesiyle ilgili konuyu da anlatan vakfiyesidir. Fatih Vakfiyesi olarak da biliniyor ama konusu Ayasofya olduğu için Ayasofya Vakfiyesi olarak biliniyor. Bu vakfiyenin Tapu Kadastro, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Devlet Arşivleri, Türk İslam Eserleri Müzesinde ve Türk Tarih Kurumunda kopyaları var. Bu vakfiye belgelerini çoğaltıp dağıttık, şu anda da dünyanın her yerinde bulunuyor. Çünkü Ayasofya Vakfiyesi bir istisnadır. Bir kere İstanbul'un sembolü olan bir mabedin İstanbul'un fethinden sonra dönüştürülerek medeniyetin el değiştirdiğinin sembolü. Ayasofya'nın cami olmasıyla ilgili tapu senedi ve Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı belgesi, bu belgeler arasında bulunuyor. Fatih'in İstanbul'u fethettikten sonra, İstanbul'daki gayrimüslimlere ibadetlerini rahatlıkla yapabilmeleri için verdiği ahitnameler ile Bizans'a bağlı olan yerlerden İstanbul'a gelerek ondan himaye dileyen Yahudiler ve Hristiyanlara vermiş olduğu ahitnameler ve adaletnameler mevcut."

Kırpık, Türk Tarih Kurumu olarak daha önce de Ayasofya programları yaptıklarına dikkati çekerek, İstanbul'un tarifinin mümkün olmadığını ve Ayasofya'sız bir İstanbul'un düşünülemeyeceğini sözlerine ekledi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.