Nurettin Bay

Nurettin Bay

Sözüm Konya’ya, sana, bana, herkese….

Sözüm Konya’ya, sana, bana, herkese….

Şeb-i Arus; sadece Hazreti Mevlana’yı andığımız kültürel bir etkinlik değil. Şeb-i Arus aynı zamanda koca bir şehrin her yönü ile ulusal ve uluslararası terazide tartıldığı devasa bir organizasyon… Bu organizasyonu ranta çevirmek isteyenler de var, kutlu mesajı ötelere ulaştırmak isteyenler de… Sözümüz de, mücadelemiz de rantçılarla…

Bu yazdıklarımda özelde kimseyi hedef almak gibi bir amacım yok. Okuyup da alınan varsa, lütfen alınsın…

Ta en baştan yazayım. Kaç yıldır 17 Aralık akşamı başlayıp sabah saatlerine kadar süren, Mevlana’nın özü ile bir alakası bulunmayan bazı tekil veya çoğul kutlama veya anma türü adını koyamadığım eylemler oluyor. Adını koyamadığımdan ‘eylem’ dedim. Çünkü yaptıkları hiçbir şeye benzemiyor. Müzik desen müzik değil, dans desen dans değil, sema desen sema değil, ibadet desen ibadet değil, zikir desen zikir değil, program desen program değil… MUTLAKA ÖNLENMELİ.

Türkiye’nin dört bir tarafındaki beş yıldızlı otellerde, içkili restoranlarda, uygunsuz mekanlarda sema veya Şeb-i Arus adıyla yapılan tüm programlar da engellenmeli. Biz şehir olarak bunu başaramadık, maalesef.

Cumhurbaşkanının Şeb-i Arus’a gelmemesinin oluşturduğu boşluğu hepimiz gördük.  Kaç yıldır Şeb-i Arus öksüz… Erdoğan gelince, muhalefet liderleri de geliyordu, üst düzey politikacı ve bürokratlar da geliyordu, ülke gündemini elinde bulunduran tanınmış medya mensupları da geliyordu.  Hatta Erdoğan, bazı ülkelerin liderlerini de davet ediyordu. Ayrıca her yıl dış devletlerden de ciddi bir üst düzey katılım ve temsil oluyordu.  Pandemi diyeceksiniz, haklısınız. Buna diyecek sözüm yok. Sadece bir tespit olarak yazdım.

Bu sözüm esnafa… Yüz yıla yakındır her türlü ticaretimizde Mevlana’dan yararlanıyoruz. Mevlana Şekeri, Mevlana Etli Ekmeği, Mevlana-semazen figürlü hediyelik eşya(tabak, çanak, bardak, ıncık, boncuk) , Mevlana ismini verdiğimiz işyerlerimiz (Mevlana Kasabı, Mevlana Berberi, Mevlana Tuhafiye).. Hatta bir kısmımız Mevlana ve Mevlevilik ile ilgili sembolleri, üzerinde yaptığımız ufak değişikliklerle marka-tescil ve telif haklarını alarak ebedi ranta dönüştürdük. Bu sayede değeri 5 lira olan bir malı 40 liraya satanlarımız var.

Tabi ki bu kötü örneklerin sayısı fazla değil. Tabii ki Konya esnafımızın tamamına yakını dürüst ve Konyalı olma şuuruna sahip. Ama dışarıda hep o kötüler anlatılıyor. Bir kötü bin iyiyi gölgede bırakabiliyor.

Herkes bir tarafından Hazreti Mevlana’nın feyiz ve bereketinden istifade ediyor. Hadi etsin diyelim. Bari şükrünü eda edelim. Mesela neden o bereketten yararlanan çarşı ve pazarlar Mevlana haftası boyunca sessiz. Neden, cadde ve sokakları Mevlana’ya yakışır güzelliklerle süslemiyorlar. Neden Konya tanıtım faaliyetlerinin bir ucundan tutmuyorlar. Neden bu işi hep belediyelere kalıyor. Madem ki, Mevlana 17 Aralık’a ‘Düğün Günü’ dedi, o zaman neden Konya’yı düğün yerine çevirecek düzenlemeler yapmıyoruz.

Bir sözü de STK’lara söyleyelim mi? Onlar da Mevlana anma faaliyetlerini belediye ve üniversitelere yıktılar. Bir ikisi dışında koca hafta boyunca etkinlik yapan STK görmedim. STK olmak, böyle bir şey değil.

Mevlana haftasını bahane ederek, üzerinden helal kazanç sağlanması gereken rızık vesilesi mal ve hizmetlerini zamlandıran, fahiş fiyata satan, yabancıları gördüğünde fiyatı katlayanları da yaz diyeceksiniz.  Onları yazmaya gerek var mı? Ben onlara ne Konyalı derim, ne de Müslüman… Zamanında tam türbenin karşısında Konya yemeklerini normal değerinin birkaç katına satan bir esnaf vardı da, polis ve zabıta bile onunla baş edememişti. Şimdi Allah’tan oralar yıkıldı. İşte tam da meselenin burasında bir konuyu ele almakta fayda var.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ve Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür borcumuz var. Türbenin karşısındaki iki adayı kamulaştırarak yıktılar. Ne güzel oldu. O kadar kötüydü ki orası, dışarıdan her gelen misafirimiz orayı eleştiriyordu. Şimdi yerine tarihi Konya mimarisiyle uyumlu yapılar inşa ediliyor. Kaba inşaatı bitti. Şimdi yetki sahibi makamlara buradan sesleniyorum: “Ne olursunuz orada ticaret yapacak olan esnafı seçiniz. Bir Konyalılık testine tabi tutunuz, deyimi yerindeyse… Kanun-yönetmelik falan diyeceksiniz ama… Bu konu o kadar önemli ki, kanunu da yönetmeliği de aşar. Bu konu, Konya’nın istikbal meselesi… Parası çok olanın değil, gönlü zengin-hali düzgün-ahvali temiz olanın sahip olduğu işyerleri olması gerekir oranın… “

Bir sözümüz de medyaya. İğneyi kendime batırarak başlayayım. Ben Mevlana’yı yeterince okumadım, anlamadım, yazılarımda onu olması gereken şekliyle anlatamadım. Bu benim eksiğim. Şeb-i Arus eski yıllarda ya TRT1 ya da TRTHABER tarafından canlı yayınlanırdı. Bu kanallar daha geniş bir kitleye hitap ediyordu. Şimdi bunlar yayınlamıyor. Neden?  Hem bu kanallar devlet kanalı değil mi? Hazreti Mevlana gibi bir dünya değerini yayınlamayacaklar da neyi yayınlayacaklar? Bu yıl TRTAVAZ yayınladı. Diyenet TV’ye baktım, orada da göremedim. Hazreti Mevlana Konya yerel medyasında gerekli değeri buluyor mu?  Meslektaşlarım düşünsün. Buluyor diyorsa, sözüm yok...

Gelelim yazılması gereken başka meselelere…

Son yıllarda ilk günden son güne kadar organizasyonlar tam bir profesyonellikle yapılıyor. Emeği geçen herkese isim vermeden teşekkür ediyorum. Eleştirirken isim vermedik, överken de vermeyelim.

Meydandaki çadır ve çadırın içerisindeki programlar fevkalade idi. Günün büyük bölümünde meydan bu sebeple yoğundu. Bazı küçük dokunuşlarla bu etkinlik daha da güzelleştirilebilir.

Şeb-i Arus’un Mevlana Kültür Merkezi’nde yapılması doğru bir karar…  10 bin kişilik Spor ve Kongre Merkezi her ne kadar daha fazla seyirci alıyorsa da ortamı Sema Programı için uygun değil. Semanın ruhuyla orada bütünleşilemiyor.   Mevcut salon tam bu iş için, özel olarak yapıldı. Eğer seyirci kapasitesi bakımından ihtiyaç duyuluyorsa, MKM’nin hemen yanına (Allah’tan yeteri kadar yer var) aynı minvalde daha büyük bir Sema Salonu yapılabilir.

Sanatçı Ahmet Özhan uzun yıllardır tartışılıyor. Neden Ahmet Özhan sema programlarının demirbaşı yapıldı diye… Ben aynı fikirde değilim. İyi ki bu ülkede bir Ahmet Özhan var. Çok değerli bir sanatçı... Yaşamıyla, birikimiyle, hal ve sözü ile bu programda olmayı hak ediyor. Değerini, kaybedince anlayacağız. Allah ona,  daha nice  Şeb-i Arus’larda sahne alacağı sağlıklı uzun ömürler versin.

Bu yıl Hazreti Mevlana’nın sandukası,  puşidesi ve yeşil kubbenin çinileri değiştirildi. Tüm çalışmalar bir bilim kurulu eşliğinde yapıldı. Karar verenden çalışan işçisine kadar herkes bu şehre ve Hazreti Mevlana’ya layık bir başarıya imza attı. Kutluyorum.

Bir konu üzerinde biraz kafa yormamız gerekiyor diye düşünüyorum. Etkinlikler 8 yıldan bu tarafa her yıl bir ‘tema-motto’ çevrçevesinde yapılıyor. Bu yılki tema ‘İrfan Vakti’ idi. Bence her yıl medeniyetimizin güzel bir öğesini ön plana çıkararak bu etkinlikleri düzenlemek doğru bir karar. Ancak temanın ana fikrin önüne geçmemesi gerekiyor. İrfan’ı işlerken Mevlana’yı ikincil değere indirgemememiz gerekiyor. Görsellerden ve etkinlik içeriklerinde buna dikkat etmemiziz şart. İçeriklere sözüm yok ama sanki görsellerde tema daha önce çıktı gibi.

Hazreti Mevlana şehrimizin de ülkemizin de uluslararası ölçekte bir markası.  Sema; Birleşmiş Milletler—UNESCO  tarafından dünyanın  ‘Somut Olmayan Kültürel Miras’ı kabul edildi. Kıymetini bilmemiz gerekiyor. Unutmamamız gerekiyor, kıymeti bilinmesi gerekenlerin kıymetini, kıymetli kimseler bilir. Tüm Konyalıların kıymetli insanlar olduğuna inanıyorum.

Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in bir Şeb-i Arus programındaki konuşmasında içinde bulunduğumuz durumu ‘İzlenen Mevlana, Özlenen Mevlana, Gözlenen Mevlana’ şeklinde özetleyen ifadelerini bulup okumanızı öneririm.

Keşke Mevlana’yı kendisine ait “Men bende-i Kur’an-em eğer canderem…” diye başlayan ve şahsını ‘Kur’an’ın bendesi, peygamber yolunun tozu’ şeklinde tanımlayan ifadeleri ile tanıtmayı başarabilsek. Hazret, devamında kendisini farklı şekillerde anlatıp tanıtanlardan şikâyetçi olduğunu söylüyor. Gelin Mevlana’yı öyle bir tanıtalım ki hazret,  rûz-i mahşerde bizden şikâyetçi olmasın. Ne dersiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurettin Bay Arşivi