Nurettin Bay

Nurettin Bay

Bir destandır Çanakkale…

Bir destandır Çanakkale…

Askerliğimi 1991 yılında Çanakkale’de yaptım. 116. Jandarma Er Eğitim Alayı 7. Bölüğün nöbet yeri boğaza hâkim bir tepedeydi. Neredeyse her gün tuttuğum nöbetlerde boğaza bakar ve o kutlu mücadelenin sırrına vakıf olmaya çalışırdım.

Nasıl kazandılar?

Evet, bu soruya bugün dahi verilebilmiş bir cevap yok. Bitmiş tükenmiş bir ordunun,  savaş tarihinde eşi benzeri olmayan o kutlu zaferi nasıl kazandığına kimse akıl erdiremiyor.

Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale şiirindeki “Bedrin arslanları ancak bu kadar şanlı idi…” mısrası zaman zaman eleştiri konusu olmuştur. Nasıl olur da imanından zerrece şüphemizin olmadığı Koca Akif, sahabe efendilerimiz ile Çanakkale yiğitlerini aynı kefeye koyar?

Elbette dünyada başkaca hiçbir topluluk, Bedrin aslanları ile boy ölçüştürülemez.  O aslanların arasında kimler yok ki? Aklınıza gelebilecek büyük sahabe efendilerimizin neredeyse tamamı….

Öyle tahmin ediyorum ki Milli Şair, her iki savaşın da ifade ettiği anlam itibarıyla bir benzetme yaptı. Eğer Peygamberin ordusu Bedir’de mağlup olsaydı, belki de İslam diye bir şey kalmayacaktı. Aynı şekilde eğer İslam Ordusu Çanakkale’de mağlup olsaydı,  dinin selameti tehlikeye düşecekti.

Neden Osmanlı ordusu veya Türk Ordusu demediğimi merak edenlerin gidip Çanakkale’yi görmeleri gerekiyor. Şehit mezarlarının üzerindeki memleket kısmına bakmaları kâfi… İslam beldelerinin tamamına yakınından gelip, Çanakkale’yi savunmuş ve orada şehit olmuşlar. Allah makamlarını âli eylesin.

Çanakkale zaferi dünya terazisi ile ölçülemeyecek bir mücadelenin adıdır. Koca Akif, Bedir’i boşuna örnek göstermedi ya… Biz de oradan devam edelim. Allah-u Teala Bedir Savaşı için ayeti kerimede şunları söylüyor: "Rabbinizin, indirilen üç bin melekle size yardım etmesi sizin için yeterli değil mi?" (Ali İmran 124). Bedir’de Müslümanların imdadına melekleri ile yetişen yüce Yaradan Çanakkale’de de benzer bir yardımda bulunmuş mudur, bilemeyiz. Ancak zaferin Allah’tan olduğuna inancımız tamdır.

Çanakkale, canından başka vereceği bir şeyi bulunmayan ümmetin varlık yokluk savaşıdır. Çanakkale, vatanı uğruna “sıradağlar misali toprağın kara bağrına”, “gül bahçesine girercesine” koşanların mücadelesidir. Çanakkale, “Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez. “ hakikatinin kerametimsi tezahürüdür. O gün tüm İslam toplumunun yüreği bu savaş için atıyor, tüm dualar İslam ordusuna yapılıyor, elde avuçtaki tüm servet Çanakkale’ye gönderiliyordu. Sanırım mucizevi başarının sırrı budur.

Bugün aynısı olsa, dünya karşımızda duramaz ya….

Ah…! Ah…! Ah..! Ümmetin bu dağınıklığına binlerce ah, binlerce vah..!

Sadece dağınıklık mı? Hayır elbette. Maalesef büyük kısmı farklı saflarda.  Hangi saflarda olduğunu ben yazmayayım. Siz biliyorsunuz. Bir de İslam’ın sancaktarlığını yaptıklarını iddia etmiyorlar mı? Ona yanarım.

Uğur İbrahim Altay’ın Selçuklu Belediye Başkanlığı dönemimde bir ara Selçuklu İlçesinde okuyan tüm Lise 2’inci sınıf öğrencileri uçakla Çanakkale’ye götürülüyordu. Sabah Namazında Konya’dan havalanan uçak Çanakkale’ye iniyor, yatsı Namazına müteakip geri dönüyordu. Program o kadar güzel organize edilmişti ki, Çanakkale’de görülmesi gerekenler bir günde görülüyor, anlatılması gerekenler bir günde anlatılıyordu. O bir günlük programı gençlerin hayatları boyunca unutacaklarını hiç sanmam.

Bilenler bilir, Japonya’da tüm ilkokul öğrencileri Hiroşima ve Nagazaki’ye götürülür. İkinci dünya savaşında ABD, bu iki kente atom bombası atarak, yerle bir etmişti. Çocuklara küçük yaşta, bir vatana sahip olmanın nimetleri o gezide anlatılır. Hayatları boyunca unutmasınlar diye… 1945’te yerle bir edilen Japonya’nın nasıl olup da 20-30 yıl içerisinde toparlanıp, dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri olmasının sırrı burada…  Keşke biz de ayısını yapabilsek. Keşke Uğur Bey’in Selçuklu’da yaptığını tüm belediye başkanları yapabilse. Ben şahsen bu etkinliğin üzerine kültürel etkinlik tanımam.

Çanakkale, gidilmesi, görülmesi gereken ama hepsinden öte doğru anlaşılması gereken bir destandır. Destan kelimesi dahi Çanakkale’yi anlatmaya yetmez ya… Ama başa kelime bulamıyorum.

Belik ‘bir destandan öte’ desem, daha doğru olur.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurettin Bay Arşivi