Atatürk ismi üzerinden provokasyon
Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da yapılması aylar öncesinden planlanan Süper Kupa maçı organizasyondaki bazı aksaklıklar nedeni ile yapılamadı.
Kriz başlar başlamaz, sorunun gerçek sebebine inmeden bazı simgeler üzerinden saldırıya geçildi.
Mesele Atatürk’e, oradan Suud rejimine, oradan dine, oradan AK Parti’ye, oradan muhafazakar ve dindar kesime kadar esnetildi. Vur abalıya!
Yaaaaa! Yetmedi mi artık ortak değerler üzerinden toplumu hırpalamak. Yetmedi mi suni düşmanlıklar? Yetmedi mi toplumu germek, ikiye bölmek, yormak?
Atatürkçüler-Atatürkçü olmayanlar, laikler-şeriatçılar, cumhuriyetçiler-saltanatçılar, Osmanlı hayranları-Osmanlı düşmanları, Abdülhamid severler-anti Abdülhamitçiler…. Neyse ki kavga Selçuklulara kadar uzatılmıyor.
Simgesel değerler üzerinden birbirini vurma alışkanlığı son yüzyılın Türkiye hastalığı… Bırakalım artık bazı meseleleri tarihçiler konuşsun. Bize; bu millete, bu devlete az-çok katkı sağlayan herkese saygılı olmak düşer.
Dün krizden sonra dini değerler üzerinden o kadar adi, bayağı ve çirkin bir şekilde saldırılar oldu ki, bu saldırıları yapanların bırakın Müslüman olduklarına insan olduklarına inanasım gelmiyor.
Geleceği batı medeniyetinde görenler bilmelidir ki ardından gittikleri o medeniyette (sözde de olsa) insana, değerlere, kişilerin görüşlerine, inanışlarına saygı göstermek esastır. Sözde diyorum çünkü insana ne kadar saygı gösterdiklerini Gazze Soykırımı’nda görüyoruz. Ama istikballerini o medeniyette arayanların sözde de olsa kendileri ile aynı görüş ve düşüncede olmayanlara saygılı olmaları gerekmez mi? Demek ki, içinde olmak istedikleri medeniyete aidiyet hissetmiyorlar. O medeniyetin içinde değiller. Arada kalmışlar. Ne orada, ne burada…
Şimdi gelelim dünkü meseleye.
‘Suudlular İstiklal Marşı okutmadılar’ dediler, yalan çıktı.
‘Atatürk Posterlerini stada almadılar’ dediler, yalan çıktı.
Türk bayraklarını stada almadılar’ dediler, yalan çıktı.
‘Suud yöneticiler sözleşmeye uymadı’ dediler, yalan çıktı.
Aksine altında imzaları bulunan sözleşmeye aykırı hareket edenler bizimkiler… İki ay önce imzaladıkları sözleşmeye son anda iki madde daha eklemek istemiş takımlar. Bir tanesi oyuncuların maç öncesi stada üzerinde Atatürk resmi bulunan fotoğraflarla, diğeri Atatürk’ün ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ ve ‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ sözlerinin yazılı olduğu pankartlarla çıkma isteği. Suudlu yöneticiler son dakikada gündeme gelen bu istekleri kabul etmemiş. Suudlular bunu Türkiye veya Atatürk düşmanlığı olsun diye değil FİFA’nın ‘sloganlar, ifadeler, resimler ve reklamlar’ başlıklı kuralına aykırılık arz ettiği için kabul etmemişler. Madde şöyle: “Ekipmanlarda siyasi, dini veya kişisel sloganlar, ifadeler veya resimler bulunmamalıdır.”
Hadise bu kadar basit ve TFF ile iki takımın imzalarının bulunulduğu maçın oynanmama sebebi (organizasyondaki bazı aksaklıklar) kadar açık iken bu yalanlar, bu pislik paylaşımlar, bu kavga niye?
Sorun, organizasyonlardaki aksaklıklardan çıktı ise neden bu aksaklıkların neler olduğunu kimse konuşmuyor? Şu sorular cevap bulmalı…
Kupa maçının Suudi Arabistan’da oynamasını Ali Koç mu tavsiye etti?
Bizim takımlar İstiklal Marşı’ndan sonra Suud Milli Marşı’nın okunmasına karşı mı çıktılar?
Sözleşme Ekim ayında imzalanmasına rağmen her iki takım neden sözleşmeye yeni maddeler eklemek istedi?
Suud yönetiminin Milli Marşımızın okunmasına, Atatürk Posterlerinin stada alınmasına karşı çıktığı şeklinde yayılan yalanları kim söyledi?
Daha da öteye giderek, ‘Suud bu yıl Türk hacılarını ülkeye almayacak’ yalanını kim yaydı?
Meselenin Atatürk ile bir ilgisi yok iken, kriz FİFA’nın kurallarından kaynaklanmışken, neden dezenformasyon yapıldı?
Basit bir organizasyon hatasını büyüterek iki ülke arasında kriz oluşturmaya çalışanların amacı ne?
Allah aşkına, artık değerlerimiz ve inançlarımız üzerinden birbirimizi vurmayalım. Sevelim sevmeyelim Osmanlı bizim tarihimiz, Abdülhamid bu tarihin bir parçası, Atatürk yüz yıl önce girdiğimiz yeni yolun miladı, İslam en saygılı olmamız gereken değerimiz/dinimiz, cumhuriyet din ile ilgisi bulunmayan bir yönetim şekli, laiklik inançlara saygılı olmayı gerektiren düşünce sistemi, şeriat dini hayatımıza tatbik etmemizi sağlayan kurallar bütünü… Yani hiç biri diğerine tezat değil. Hiç biri diğerine düşman değil. Hiç biri diğerinin aksi değil.
Peki, o zaman niye böyleyiz? Niye her şeyi yanlış anlıyoruz?
Eee, ne diyeyim. ‘EĞİTİM ŞART’
Eğitim şart, seçime giderken Atatürk üzerinden provokasyon yapmak isteyenlere fırsat vermemek de şart. ‘Gönül Dağı’ dizisindeki bir replikte ifade edilen şekli ile ŞAPŞART.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.