Selçuklu döneminin Konya’sı kuruluyor
Konya Büyükşehir Belediyesi ile TRT dün önemli bir protokole imza attılar.
Meram Karahöyük’te dev bir film platosu kuruluyor. Yaklaşık 400 dönümlük bir alana 800 yıl öncesinin Konya’sı inşa edilecek. Sadece Konya değil, Asır-ı Saadet Mekke ve Medine’si de…
Burada önce Mevlana filmi çekilecek, ardından da eski devirlere ait film, dizi ve belgeseller…
Türkiye’nin en büyük, dünyanın sayılı platolarından biri olacak TRT Uluslararası Konya Film Platosu, Konya’ya hatta Türkiye’ye çok şey katacak. İsteyen yapımcı ücretini ödeyerek eserini burada çekebilecek.
Bu büyük bir kazanım. Türkiye, dizileri ile dünyada adından söz ettiren bir ülke. Türk dizileri aklımıza gelmeyecek, adını dahi bilmediğimiz ülkelerde izleniyor. Dizinin fanatikleri, çocuklarına Türk isimleri dahi koyuyor. Konya bundan böyle farklı bir yönü ile de dünyanın gündeminde olacak.
Ben uzun zamandan bu tarafa Selçuklu Konya’sının küçük bir minyatürünün gerçek ölçülerine yakın boyutlarda inşa edilmesi gerektiğini söyler dururdum… Belki o hayalim gerçekleşmedi ama ona yakın bir proje hayata geçiriliyor. Burası Büyükşehir Belediyesi tarafından gerektiğinde turizm amaçlı kullanılabilecek. Orijinal bir fikir, muhteşem bir proje… Tebrik ediyorum.
Yaptırımlar ne anlama geliyor.
Aslında hiçbir manası yok.
Amerika’daki İsrail ,Ermenistan, Yunanistan ve bilumum Türkiye düşmanları ile Evanjelistlerin bir süredir Türkiye’ye ‘bir ders verme’ arzuları bulunmaktaydı. Karabağ Zaferi bu kesimin elini iyice güçlendirdi.
Yaptırımlar ekonomik anlamda sembolik bir mana ifade ediyor. Ancak, yakın gelecek stratejileri açısından önemli bir dönüm noktasında olduğumuz kesin.
Türkiye’nin ‘tam bağımsızlığına’ giden yolda, üretmiş olduğu son teknoloji silahlar büyük öneme sahip. Kendilerince bu yolu tıkamaya çalışıyorlar. Ancak nafile.
“Kötü komşu insanı alet sahibi yaparmış” diye bir atasözümüz var. Türkiye’ye daha önce İHA vermediler, kendi İHA ve SİHA’larımızı ürettik. Hem de daha iyilerini. Parasını dahi ödediğimiz F-35’leri vermediler, şimdi 5. Nesil kendi Milli Muharebe Uçağımızı(MU) projelendirdik. Allah’ın izni ile 3-5 yıla kalmaz, havalanır. Helikopterlerin alasını yapıyoruz. Son olarak motorunu da yüzde 100’e yakın millileştirdik. ASELSAN’ın dünya çapında bir büyüklüğe sahip silah fabrikası Konya’da 17 Aralık’ta üretime başlıyor. Zaten bir süredir Hava Savunma Sistemleri üzerinde de çalışıyorduk. (HİSAR) Bu yeni yaptırımlar bizi Türk Hava Savunma Sistemi -TÜHASS (Adını ben koydum, üretimini Rabbim nasip etsin) sahibi yapacak inşaallah. “Kul sıkışmadan Hızır yetişmezmiş” derler.
Geriye bir tek şey kalıyor. Kıtalararası balistik füzeler…
İran ne yapmaya çalışıyor?
Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya göçü dengeleri değiştirdi. Dünyanın küresel gücü Persler, onların uzantıları olan Sasaniler ve İslam dönemindeki diğer İran devletleri bu tarihten sonra hep gölgede kaldı. Varlıklarını sürdürebilmek ve ayakta kalabilmek için hep yanlış ata oynadılar. Mezhepçiliği ön plana alan ayrımcılık politikaları hem kendilerine hem İslam dünyasına pahalıya mal oldu. 1979 Humeyni devrimi ile ‘İslam’ın Orta Yolu’nda buluşacağımızı sandık ama yanıldık. Onlar sıkıştıklarında hep aynı silaha sarıldılar. Şiilik.
Bu silah, içeride kendilerini güçlü kıldıysa da dışarıda en büyük yumuşak karınları oldu.
ABD ve İsrail’e karşı ‘İslam’ın sancaktarlığını’ yaptıklarını iddia ederken, onların oyunlarına alet olduklarını hiçbir zaman anlayamadılar. Sonuç: Dünyanın en büyük petrol varlığına sahip ülkelerinden biri olan İran perişan… Can çekişiyor adeta…
Karabağ davasında Azerbaycan’dan yana net bir tavır sergileyemediler. Çünkü güçlü Türkiye’de olduğu gibi güçlü bir Azerbaycan da onların işine gelmiyordu. Ermenistan ile didişen bir Azerbaycan, PKK ile cebelleşen bir Türkiye onların daha fazla işine yarıyordu. İran’ın yüzde 40’ından fazlası Azeri kökenli. Günün birinde 1945’te yaptıkları gibi bir bağımsızlık hareketi başlatırlar diye korkuyorlar.
İran, ne zaman sadece Şiilerin değil, tüm Müslümanların hakkını savunmaya başlarsa o zaman güçlü olur. Aksi halde küçük bir azınlığın, küçük devleti olmaktan öteye geçemez. Bu vizyonu maalesef bugünkü İranlı yöneticilerde göremiyoruz.
Şimdi Türkiye haklı Karabağ davasında Azerbaycan ile birlikte hareket edip zafer kazanınca ne yapacaklarını şaşırdılar.
İran dışişleri bakanı Zarif’in açıklamaları Türkiye ve Azerbaycan birlikteliğinin oluşturduğu rahatsızlığın açık bir tezahürü.
Her ne kadar İran Cumhurbaşkanı Ruhani, ortamı yumuşattıysa da, mevcut İran yönetiminde ve genel İran siyasetinde maalesef böyle hastalıklı bir ruh hali mevcut.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.