Nurettin Bay

Nurettin Bay

28 Şubat veya 1 metrekarelik bez…

28 Şubat veya 1 metrekarelik bez…

“Biz kiminizi kiminiz için imtihan vesilesi yaptık ki bakalım sabredecek misiniz! Rabbin her şeyi görüp gözetlemektedir. “ (Furkan 20)

Tam da böyle bir şey 28 Şubat Post Modern Darbesi… Kimimizin kimimizle imtihanı…

Bu ülkede on yıllarca sözde ‘irtica’ öcüsü ile korkutuldu nesiller. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra devletin kudretli makamlarında oturup, milletin ensesinde boza pişiren kerametleri kendilerinden menkul zatlar İslami hassasiyeti olanları ‘şeriat getirmek istiyorlar’ iddiaları ile sindirmeye çalıştı.

Hayatlarını Kur’an ve Sünnet ekseninde şekillendirme anlamına gelen ‘şeriat’ kavramı özünden farklı anlatılarak genç nesillere düşman edildi. Şeriat;  “kendinden olmayanı asmak-kurşuna dizmek demek, zorba demek, diktatörlük demek, el-kol-bacak  kesmek demek, kadınları ikinci sınıf insan görmek demek, gericilik demek, teknoloji ve bilimden uzaklaşmak demek… “ şeklinde lanse edildi.

İstisnasız bu ülkede 28 Şubat’tan önce gerçekleştirilen darbelerde de aynı argümanlar kullanıldı. Ne zaman devletin radyosuna veya televizyonuna omuzu yıldızlarla kalabalık biri çıkıp ahkâm kesse, ‘irtica hortladı’ dedi, ‘şeriat geliyor’ dedi… Varlıklarını (maddi-manevi) o omuzundaki işaretten güç alanlara borçlu olanlar ise koro halinde tekrarladılar bu garip sloganı; ‘irtica hortladıııı, şeriat geliyooor…”

Bu zihniyetin en korktuğu şey, ‘İslam hassasiyetli’ kadroların iktidara gelmesiydi. En çok siyasal İslamcılardan korkuyorlardı.  Korktukları başlarına gelmiş cennet mekân Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın lideri olduğu Refah Partisi tek başına olmazsa da iktidara gelmişti. Ölüm yıldönümünde değerli hocamızı rahmetle anıyorum.

28 Şubatçılar ve onlar gibi düşünenleri asıl harekete geçiren mesele Refahyol hükümetinin başarısıydı. Onlar, Necmettin Erbakan’ın bu kadar başarılı olacağına asla inanmamış, hükümete birkaç ay ömür biçmişlerdi.  Durum tam tersi olup da hükümet başarılı olunca da bahanelere sığınmaya başladılar. Aynı dereden su içen kurt ile kuzunun bilinen hikâyesi gibi. Kurtla kuzu aynı dereden su içiyorlarmış. Kurt kuzuya "suyu bulandırma" demiş. Kuzu da, aman efendim siz yukarıdasınız, ben aşağıda, nasıl bulandırabilirim ki demiş. Kurt, "sen misin bana cevap veren” diyerek, kuzuyu afiyetle yemiş.

28 Şubat’ın toplumun değerlerine düşman kurtları da aynısını yaptılar. Dönemin başarılı hükümeti ‘Refahyol’u yediler. Sonra zulümler başladı. En büyük zulmü de başörtülüler yaşadı. Çünkü insanları sınıflara ayırırken somut bir sembol bulmaları gerekiyordu. Kimsenin beynindeki düşüncesi veya gönlündeki imanı okunmayacağına göre… Ama başörtüsü somut bir şekilde görünebiliyordu. ‘Vur abalıya…!”

Tabii ki ‘zulüm ile abad olunmaz. “ Olunmadı… Bin yıl sürecek dedikleri saltanatları birkaç yıl dahi sürmedi. Ancak ceremesini ülkedeki tüm vatandaşlar çekti. Sadece inanç hassasiyeti olanlar değil. Ülke 70 sente muhtaç hale geldi.

Büyük dersler çıkarıldı. 5 yıl gibi kısa bir sürede vatandaşlar neyin ne olduğunu çok iyi anladılar. Ve kendilerinden birini iktidara getirdiler. Böylece halkın gerçek iktidarı yönetime geldi. Türkiye çağ atladı.

Bana sorarsanız, 28 Şubat’ı en çok kim daha iyi anlamalı diye, “başörtüsünü hiçbir sıkıntı yaşamadan takan yeni nesil…” derim. O başörtüsünün 1 metrekarelik bir bezden ibaret olmadığını, moda diye takılmadığını, çok ama çok derin bir anlamı olduğunu, onun için kendilerinden önceki yüzbinlerce genç kızımızın büyük mağduriyetler yaşadığını bilmeleri gerekiyor.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Nurettin Bay Arşivi