O ses Kudüs'te yankılandı
Şimdikilerin öyle bir derdi var mı, bilmiyorum.
Ama bizim ‘Ayasofya’ gibi bir derdimiz vardı.
Gençliğimizin en önemli mücadele kalemlerinden biriydi, Ayasofya.
Her toplantımızda, her mitingimizde, her eylemimizde ‘Ayasofya’ mutlaka yer alırdı.
Çünkü Ayasofya’nın cami olmadığı bir İstanbul, yarım İstanbul’dur.
Şimdi, ‘Danıştay toplandı, Ayasofya yeniden cami oldu’ şeklinde basite indirgenmeye çalışılan mesele öyle basit bir mesele değildir. Meseleyi kasıtlı bir şekilde basite indirgemek isteyenler var.
Ayasofya’nın yeniden camiye çevrilmesi meselesi: hacminden, kütlesinden, boyundan çok ama çok büyük bir meseledir.
Tüm ilericiliklerini ‘inanç düşmanlığı’na borçlu olanlar hayatları boyunca Müslümanları Ayasofya üzerinden ayrıştırma çalıştılar.
Türkiye’de Ayasofya’nın cami yapılmasını istemek yobazlıktı.
Türkiye’de Ayasofya’nın cami yapılmasını isteyenler gericiydi.
Türkiye’de Ayasofya’yı cami yapacak hiçbir irade söz konusu olamazdı.
Türkiye’de batıya tatlı görünmenin yolu ‘Ayasofya müze olarak çok güzel’ demekten geçiyordu. Hatta, ‘Kilise bile yapılmalı’ dediğinizde, sizi ödüle boğarlardı.
Şimdi durum değişti. Ayasofya’yı müze yapanların mirasçıları dahi Ayasofya’nın cami olma kararını desteklediler.
İçlerinden gelerek desteklediler mi? Sanmam.
Ama konjonktür değişti. Desteklemek zorunda kaldılar.
Ayasofya farklı bir yapı.
Yapanlar sanki cami olsun diye yapmışlar. Ne klasik kiliselere benzer, ne modern kiliselere…
Yapım dönemi Peygamber efendimizin dünyayı teşriflerinden yaklaşık 50 yıl önce. İslamın gelişinden ise yaklaşık olarak 100 yıl önce. Dolayısıyla Ayasofya’yı dönemin inananları inşa ettiler. Yaşadıkları dönemde Hristiyanlık ne kadar yozlaşmıştı, ne kadar hak bir dine inanıyorlardı, bilmiyoruz. Ama o dönemin insanları için geçerli olan din Hazreti İsa’nın getirmiş olduğu dindi. Ve onlar da o dine inanıyorlardı. Bu mabedi de onun için yaptılar. Günümüzde hak din İslam olduğuna göre bu mabet İslamın mabedidir. Müslümanların mabedidir. Fatih Sultan Mehmet inananların yaptığı mabedi yeniden inananların hizmetine sunarak üzerine düşeni yapmış ve vakfiyesi ile birlikte bu döneme kadar gelmiştir. Reis de müslüman bir devlet başkanından bekleneni yerine getirmiş ve Ayasofya’yı vakfiyesine uygun şekilde Cami’ye dönüştürmüştür. Tebrik etmek lazım. Ama öyle sıradan bir tebrik yetmez. Kelimelerin ifade edemeyeceği bir büyük tebrikle tebrik ediyorum.
Ayasofya sıradan bir cami değildir. Ayasofya’nın minarelerinden yükselen ezan sesi üç kıtayı titretmektedir. Batılıların korktuğu şey budur. Kilise olarak gördükleri dünyanın en muhteşem mabetlerinden birinden yükselecek Ezan sesi onları hem tedirgin etmekte, hem korkutmaktadır. Öyle inanıyorum ki, Ayasofya’dan yükselecek ezanın ilk yansıyacağı kubbe Mesicid-i Aksa’nın kubbesi olacaktır. Zira özgürlük sırası Mescid-i Aksa’dadır.
Yahudilerin Süleyman Mabedi dedikleri Mescid-i Aksa’nın temelini de o dönemin Müslümanları atmıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.